16 Ocak 2008 Çarşamba

RUH (Her Yönüyle)

RUH(Her Yönüyle)

Bismillâhirrahmanirrahim

Diğer programlarda, yaklaşık 19 program oldu bizim bu sohbetlerimiz. Ruhla ilgili çok önemli notlar yazıldı, söylendi, konuşuldu, tartışıldı. Fakat bugün ruhla ilgili etraflı bir müzakere, bir sohbet yapmayı düşünüyorum. Her yönüyle ruh, özellikle ruhun özü, mahiyeti.Yani asıl varlığı nedir? O konu etrafında biraz yoğunlaşacağız.

Ruh, kelime olarak Arapça bir kelime, rahatlık veya esenlik veya hava üç manâya gelir. Rahatlık, esenlik ve hava.
Rih kelimesi rüzgâr demektir. Ruhla rih aynı kökten gelir. Hafif bir nüans farkı var, nüans var. Şimdi hava ile benzemesi de çok ilginç. Eski insanlar kelimeleri kullanırken, sanki Allah’tan vahiy almışlar, ilham almışlar gibi mucizevi bir şekilde nesnelere, varlıklara, eşyalara isim takmışlardır.
Bak, şimdi hava ile ruhun bir benzerlik boyutu, 5 yönden benzerlik boyutu var. Hava dünyanın beyni gibidir. Atmosfer, dünyanın beyni gibidir. Dünya ile ilgili olan biten her şey atmosferden yönetilir. Hava rahatlık ve esenlik verir, nefes verir. Ruh da öyle. Havada sabit kurallar var ama olağanüstü kurallar, sabit kurallardan daha fazladır. Ruhta da öyle ruhun belli kanûniyet boyutu var.Kanundur,bilgidir,yazılımdır.Fakat olağan üstülükleri kanûniyet boyutundan daha fazladır. Havada da öyle. Neyin ne zaman eseceğini bir Allah bilir. Onun için Kur’an-ı Kerim çok mucizevi bir şekilde dünyadaki bütün işleri sünnetullah diye, yani Allah’ın yasaları diye tarif ederken havadaki işleri “bi emrillâh” diyor. Allah’ın olağanüstü emri ile yönlendirilir. Beynimiz de öyledir. Daha doğrusu böyle bir sembol var, bunu sık sık hatırlatıyorum. Dört köşeli şeyler maddi oluşumların sembolüdür. Dört köşeli şeylerde kurallar geçerli. Yani hangi köşe neyin ne zaman nereye düşeceğini biliyoruz, bellidir. Fakat yuvarlak şeylerde o yuvarlak nesne nasıl dönecek, nereye , nasıl düşecek ancak Allah bilir. Emirdir orada, yönetim, direk emir var. Atmosfer de beyin gibi dünyayı kuşatmış, beynimiz de yuvarlak. Orada psikiyatrik ilaçlar işe yarıyor ama kesin değil yani,100%100 kural tutmuyor.Sallıyoruz,doktorlar öyle söylüyor.Bir ilâç sallıyoruz,ya tutarsa,ya tutarsa. Rüzgâra bir şeyi üfürüyoruz, Ya yağmur yağarsa bir dua yapıyoruz, ya yağmur yağarsa yani.

Dolayısıyla hava ve ruh çok yönlerden birbirine benziyorlar. Bir benzerliği de şudur; hava var, kimse havanın yokluğunu iddia etmiyor.Ama hava görünmüyor aynı zamanda,ruh da öyle.En etkin güçtür, her an, her zaman ona muhtaç olduğumuz bir nesnedir ruh. Fakat hani göreyim desen ruh görünmüyor. Hava gibi o da görünmüyor, tesiri hissedilir sadece. Bak ışık havadan çok daha lâtiftir, ışık görünüyor.Ama hava kendini göstermiyor.Işık olmadan hava hiç görünmüyor.Işık var mı yok mu bilemeyiz.

Kâinatta iki şekil işler döner.İki kategori olarak işler döner.

1-Olağan işler.Buna Kur’an-ı Kerim sünnetûllah der. Bilim adamları tâbiat der. Diğer insanlar yasa, sosyal yasalar, fizikî yasalar, kimyevî yasalar der.
Bir de olağanüstü icraatlar var. Oranları olarak bunları anlatırsak, işlerin %99’u kanûnidir, düzenlidir, yani kanun esastır kâinatta, düzen esastır. Olağanüstülükler, mucizelikler %1’dir.Yani bugün atmosferin dahi o kadar karmaşık olmasına rağmen, neyin, nerede, ne zaman yağmur yağacağını tahmin ediyorlar. Ama 100%100 tutturamıyorlar. Çünkü orada Allah diyor ki; bak ben istersem yaparım diyor. İstemezsem o kurallarınız işlemez. O kurallar işlemez.
Oran olarak olağanüstü, mucize, keramet %1’dir. Etkinlik olarak %99’dur.
Bak, bu oranı bir daha hatırlatayım.
Maddi şekil itibâriyle,yasal itibâriyle düzenin sağlanması için günlük işlerimiz %99’u kurala bağlıdır. Onun için kural dışı işler beklemek, kural dışı işlere yönelmek İslâmî bir yaklaşım değil, akıllı bir yaklaşım değil. Çok sıkışırsan %1 mucize devreye girer, keramet devreye girer, beklenmedik bir yerden işler açılır. Bir peygamber karşına çıkar, bir veli karşına çıkar, bir Hızır karşına çıkar, seni kurtarır.
Ama yol bittikten sonra uçuşa geçiyorsun.Yol bitmeden uçuş yok.Yol varken Allah diyor ki; yürümen lâzım diyor.Yol bitti, Allah’ım ben daha yürüyemiyorum. O zaman uç diyor. Düşerim. Hayır diyor düşmezsin diyor.Hz.İsa(a.s)Petrus’a söyledi ya ;korkma demiş batmazsın.
Korktu, batmaya başladı. Korkarsan,mucize olmaz dersen işler gümbürtüye gider. Korkmayacaksın. O zaman mucize devreye giriyor. Etkinlik olarak %1 mucize, %100’e kadar tekâbül ediyor yani. O kanunlar dediğimiz işlerin de asıl özü mucizedir. Bugün yemenin kuralları var, içmenin kuralları var. Doğurmanın kuralları var.Yer çekimi kanunları var.Fizikî,kimyevî kurallar var. Bunlar kanunlu, düzenlidir.Ama deştiğin zaman, incelediğin zaman onlardaki mucizelikler o peygamber mucizeliklerinden geri değildir. Onun için en çok Hz.Peygamber(Sallallahu Aleyhi Vessellem) bu kanunlara riayet etmiş. Bu kanunlardaki mucizelikleri, olağanüstü mucizelikleri tercih etmiş.Yani aç kalmış, susamış, çalışmış, yıpranmış, iftiraya uğramış. Buradaki düzeni, normal, mucizevi düzene tercih ediyor, tercih etmiş.

Hülâsa kâinatta %99 sünnetûllahtır, yasadır, kanundur, tâbiattır,%1 mucizedir, kerâmettir.Ama etkinlik olarak %100 emir etkindir.Yani Allah istediği zaman,istediği yasayı değiştirebilir. İşte burada bu ölçüyü anladığımız zaman, ruhun artık yavaş yavaş anlamaya başlarız. Ruh nedir? Bak, şudur.Vücudumuzda yaklaşık 30 cilde yakın bir biyoloji kitapları var. Bütün bu biyoloji kitaplarının bildiklerinin toplamıdır ruh.Yani işte kaslar nasıl çalışır? Sinirler nasıl çalışır? Beyin nasıl çalışır? Mide nasıl çalışır? Bütün bunlarının toplamının adı ruhtur. İşte sensin yani. Onlar bir araya gelince,sen olursun sen kas değilsin,mide değilsin,beyin değilsin,kafa değilsin e nesin hepsinin toplamısın.Hepsinin toplamı neyle oluyor?Kanunlarla olur,düzenlerle oluyor.İşte sen o kanunlar,o bilinçsin.Yani yasa var, ruh deyince hep mucize,mucizevi şey beklemeyeceğiz. Ruhta bile yasalar esastır. Fakat etkinlik itibariyle Allah istediği zaman istediği insanı öldürür. Vücudumuzda o kadar ince kimyevi ilaçlar oluyor ki, bil miligram eksik veya fazla olsa
delirir veya hasta olur veya ölür.Ruhun bir ismi Kuran’da nefistir.
Hani nefis diyoruz ya işte bilinç altımız o vücudumuzdaki kasların çalışması beynin alt loblarının çalışmansın tümü nefistir. Bu nefis ruhun maddileşmiş şeklidir.Aslında ruh soyuttur,sonsuzdur,ölümsüzdür,
ebedidir.Hatta İbni Arabi gibi bazı zatlar ruh yaratılmış değildir,haklı olarak söylemişler üstatta bi açıdan öyledir diyor üstad Bediüzzaman
ruh yaratık değildir. Çünkü soyuttur, soyut bir şey yaratılmış sayılmaz.
Yaratılma kelimesi somutlar için kullanılır. Onun için nefis ruhun somut şeklidir nefis ölümlüdür, nefis yaratıktır, nefis mahlukludur ama ruh öyle değil. Onun için nefis kötüdür çünkü sonsuzun sonunu yapmış nefis. Sonsuz bir kemal var bütün varlığı kuşatmış, bir kemal var yaratılmamış ezeli ebedi bir kemal var o da nefis gelmiş onu bir torba çimento ya sığdırmış. Dolayısıyla nefis kötüdür, ruh kötü değil. Bak buradaki ayrım İslam’i ayrım da mucize.Ruhun hiçbir şeyi kötü değil,nefsin çok şeyi kötüdür. Sınırlandırıyor, maddileştiriyor. ne yapacağız? Nefsi ruhlaştıracağız, çözüm o. nefsi ruhlaştıracağım zaman,
İşte nefsin kötülükleri gider. Sen de nefiste, ölmemiş olur ebedileşmiş olur.İnsan, nefes kelimesi de oradan gelir, hani nefes alıyoruz ya çok dillerde ruhla nefes aynı manada kullanılır. Rih rüzgar , nefes,oksijen
Yani bir ilişkileri var bunların, mesela hayatın en önemli fonksiyonu oksijen almaktır, ruhla ilişkisi bire birdir adeta.Yani tam tarif edemiyorum da ilişki çok fazla var nefes, ruh,nefis bunların ilişkileri çok var. Kanın bir ismi de nifastır. Nifas da nefis kökünden gelir. Hani lohusa kadınlara da nifasa girdi derler fıkıh kitaplarında. Çünkü kan eski insanlar kanı ruh olarak algılamışlar.Çünkü bakmışlar hayat kan ile devam ediyor.O zaman ruh nefistir, kandır demişler. Şimdi kan deyince de basite indirmeyelim. Burada doktor arkadaşlar var,onların gerçi anlatması lâzım.Yani trilyon kere işlem yapılıyor bir kan, bir saniye başına vücudumuzda.Trilyon kere kanda işlemler oluyor. Oksijen alışverişi, gıda alışverişi, temizlenmesi, beyne gitmesi, kimyevi ilaçların ayarlanması, hangi hücre ne lâzım gidiyor, nesi,diğer fonksiyonların devamı.Adeta kan bile bir ruh gibidir. Ama somut bir ruh. Onun için o kelimeleri kullanan eski insanlar,boşuna kullanmamışlar.Kana da ruh demişse bir bildikleri vardır yani.Boşu boşuna değil.

Evet.Dedik ruh soyuttur. Dolayısıyla yaratılmış değildir, kanundur,kanunlar ölümsüzdür. Meselâ 2x2=4 eder. Bunu ne öldürebilirsin, ne imha edebilirsin,ne yaratabilirsin, hiçbir şey yapamazsın.Vardır ve sonsuzdur ve yaratık değildir ve Allah gibi ezeli ve ebedidir. Ama bu kanunun işe yaraması için işte 4 kalemin bir araya gelip, 2x2=4 eder formülünü ispat etmesi lâzım. Şimdi Cenâb-ı Hakk sonsuz olduğu için, ruhun o sonsuzluğunu sonsuz bireylerle de göstermeye giriyor.Yani ruh,birey bazında,kanun bazında bir tanedir.Aslında umumi,biraz sonra o konuya geleceğiz,umumi ruh var.Meselâ;bütün insanların umumi ruhu var,her birimizin umumi ruhu var,ayrı bir ruhu var.Her hücrenin ayrı bir ruhu var,her spermin ayrı bir ruhu var.Bunlar birbirine aykırı değil.Hem özerktir,hem ayrıdır.Hem de umumi ruhtan bir parçadır.Ruh bir bütündür,sonsuzdur.Fakat Cenâb-ı Hakk,o sonsuz yasayı,o harika yasayı işte sürekli sonsuz bireylerle örneklendiriyor,gözlere gösteriyor,Allah’ın yasası böyledir.
Nuh bir tanedir, bir bireydir. Nuh, bir kavram değil, peygamber demek. İlk vahiy alan kişi demek. İnsanlığı vahşetten kurtaran ilk kişi demek.
Fakat Cenâb-ı Hakk,Hindistan’da ayrı bir Nuh, Çin’de ayrı Nuh, Kuzey Amerika’da ayrı bir Nuh, Güney Amerika’da ayrı bir Nuh. Aynı yasayı, aynı Nuhluğu milyonlarca bireylerle somutlaştırıp, onu dahi sonsuzlaştırıyor âdeta.Yani somut kötüdür, çirkindir. Ama Allah’ın rahmetinden o kadar çok arttırılıyor ki; çoğaltılmış şekli de âdeta soyut kadar değerli olmuş oluyor.
Bu girişte dikkat etmemiz gereken bir nokta daha var. Ruh-beden birliğini algılamak. Biz, bu birliği algılamadığımız zaman, sürekli dinsiz yetiştirmiş oluruz. Yani burada bir beden varmış, onun ötesinde bir ruh varmış. O ruh arası giriyor, çıkıyor, gece işte gezmeye çıkıyor değil öyle. Ruh-beden birdir.Biz,bu birliği tam bilmediğimiz zaman,tam anlatamadığımız zaman sürekli materyalist,dinsiz yetiştirmiş oluruz.
Ha beden nedir ruhla ilişkisi?
O sonsuz,ruhî varlığın somutlaşmış bir örneğidir.Yani bedene ruh diyebilirsin.Zaten ben Bahaeddin,ben Kemal dediğin zaman ruhu kastediyorsun, buradaki eti, kasları kastetmiyorsun. Ama bedene de işaret ediyorsun, bak bu benim diyorsun.İşte bu birliği yakaladığımız zaman, yani 4 kalem bir araya geldiği zaman, 4 kalemin içinde 2x2=4 eder formülünün âlâsı var.Dolayısıyla ruh var mıydı,yok muydu tartışmasını yapmak çok anlamsızdır. Yani 2x2=4 ediyor muydu,etmiyor muydu. Ya ediyor işte. Dört kalem bir araya geldi mi işte ediyor yani. E bu 2x2=4 eder formülü kalemlerin neresinde? Ucunda mıdır acaba? Ortasında mıdır,tö.?.nde midir? O,sonsuzdur,her yerde vardır. Kâinatta santimetre karede, her yerde vardır O. Ruh ta öyledir.Ruhun gezdiği,gittiği,dolaştığı yok.Hz.Peygamber Efendimiz(Sallallahu Aleyhi Vessellem) de miraçta öyle gezdiği, gittiği yok yani.Ruhâni boyuta geçti, ruhâni boyuta geçmekle sonsuzluğa erdi. Sonsuzluğa ermekle, bütün geçmiş ve geleceği bir an gördü. Onun için bazı âlimler,Hz.Peygamber(Sallallahu Aleyhi Vesellem) miraca çıkmadı demiş.Yani şöyle;
Bir yere gitmedi, ruhânileşti. Ruhânileşmekle geçmiş ve geleceği birden gördü. Yani yaşadı. Miraç budur yani.Zaten mirac’ın en büyük özelliği ruhâni oluşudur. O miraçla, ruhun ilişkileri çok önemli.
Ruh-beden birliğini savunayacağız. Bedene ruh diyeceğiz, ruha beden diyeceğiz. Yani ruh, ben ölürüm, bedenim çürür, kanser olabilir. Allah benim o 2x2=4 eder formülünden âhirette bir Bahaeddin yaratır,kabirde bir Bahaeddin yaratır.Siirt’te başka bir Bahaeddin yaratır. Allah’ın kudretine sınır yoktur ki. istediği yerde istediği kadar çoğaltabilir bunu.Yani senin bir yazılımın var, bir disketin var.Sen istediğin kadar ondan çoğaltabilirsin.Ama asıl önemli olan o ilk yazılımı yazabilmek, o zor. Onun için ruh mucizedir, kimse ruhu yaratamaz. O yazılım, Allah’a mahsus bir şey. O yazılım nedir biliyor musun? Yani basitçe tarif edebiliriz.
Bir atomun uygun yerde kullanılabilmesi için, bir hücrenin DNA’sının sistematik ve düzenli olabilmesi için bütün galaksileri, bütün güneşleri, bütün uyduları, bütün ekolojik dengeyi, bütün insanları, bütün genleri, tarihleri elinde, avucunda tutacaksın. Hepsine üfürebiliyorsan, etkileyebiliyorsan o hücreyi etkileyebilirsin. Onun için biz mutasyon yaparız, deney yaparız. Bizimki kanser olur. Allah yapar, işte hücreden 1,5milyon harika türler çıkar. Aradaki fark odur. Allah, hücreye üfler,1,5 milyon türü ürdürür. Biz hücreye müdahale ederiz, ikide bir kanser yaparız onu. İşte bizimle Allah arasındaki fark odur. Küçükle sonsuz arasındaki fark odur. Bütün kâinatı, bütün atomları, bütün geçmiş ve geleceği avucunda tutamayan bir güç, hücreye hükmedemez. Hücrede müspet bir gelişme yaptıramaz. Hep negatif olur, hep tahrip olur. Üstad Bediüzzaman,ruh bir kanundur diyor. Kâinatta diyor, iki çeşit kanunlar var.
Soyut kanunlar, meselâ bitkilerde geçerlidir diyor. Bir de somut kanunlar, o da insanlar ve hayvanlarda geçerlidir diyor.Aradaki fark şudur;şimdi bitkilerin ruhu yok. Bir açıdan var.Melek orada ruh görevini görür de ona özgün, ona kişilik verecek, bu bitkiye, bu benim dedirtecek bir benlik, bir bilinç oluşmuyor onlarda. Onlar tâbiatın bir parçası, bir devamı. Özerk bir yapıları yok, bilinç gelişmiyor. Bilinç gelişmedikçe, özgün, ayrı bir ruh vardır diyemiyorsun, tabiatın bir parçasıdır o. Hayvanların çoğu da böyledir. Onun için tartışılmış hayvanların ruhu var mı yok mu? Büyük âlimlerin çoğuna göre hayvanların bilinci az da olsa olduğu için onların ruhu vardır denmiş.

Ruh, bir kanundur. Bitkide soyuttur. Yani meselâ; incirin hayat hikâyesini yazacağız,10 cilt kitap tuttu. Bu 10 ciltlik kanun incir, bir,işte o incirdir, ama soyuttur.İncir öldüğü zaman âhirette yeni bir incir yaratılmayabilir. Fakat Allah,o kanunu tür tarzında devam ettiriyor. İncirlik kanunu, incirlik ruhu ölmüyor.Burada da incir var.Âhirette de incir var.Kabirde de incir var.Cennete de var,cehennemde de var.Her yerde onu devam ettiriyor.Tür olarak bir kanun var, bir ruhu var.
İnsanlar ise her birisi bir tür kadar genişlediği için Kemal’in ruhu tâbiattan kopmuş, o da ayrı somut bir kanundur. Şimdi Kemal’in mahiyetini yazarsak 10 cilt te o tutar =Kemal,10 ciltlik kitap demektir. Bu 10 ciltlik bir bilgiye Allah bir şey giydiriyor, bir ambalaj giydiriyor, onu çoğaltıyor. Kabirde bir Kemal, cennette bir Kemal, cehennemde bir Kemal, dünya bir Kemal, evde bir Kemal, sokakta bir Kemal, böyle onu çoğaltıyor Allah. Âdeta Kemal bir tür oluyor. Buradaki fark, o soyut kanuna, somut bir gılaf giydirmiş,enerji.
Yani hâdise şu;
Bir yazılım var, sen onu çoğaltmamışsın, bilgisayarda saklı duruyor. Bir yazılım var, sen onu ticarete dökmüşsün, trilyonlarca disket çoğaltmışsın ondan. Bak, o soyut yazılımlara şey giydirdiğimiz zaman,disket ambalajını giydirdiğimiz zaman buradaki disket beden değil. Disket elektirimsi bir şeydir yani astral beden diyor ruhçular.Ona bir gılaf giydirmiş böyle. O onunla ve tabiattan kopmuştur. Dolayısıyla ben ayrıyım, tabiat ayrı diyebiliyorsun. İncir bunu diyemiyor, o tabiattan hâlâ kopmuş değil.
Bilinç sayesinde insan özerkleşmiş.Onun için günâh işleyebiliyor, sevap işleyebiliyor,Tanrılaşabiliyor, iddia bazında bu benim, bu benim mülkümdür diyor. Ben ölecek miyim, ölmeyecek miyim diye endişe ediyor, tartışıyor falan. İşte Allah ona özel bir ambalaj giydirmiş, ayrı bir kâinat yapmış.
Onun için bütün türler tür bazında âhirette dirilecek. Karıncalar, yılanlar, incirler diğer türler…İnsanlar ise her birisi bir ferd olarak dirilecek.Çünkü özerkleşince her bir ferdi bir şey kadar değerli olmuş,bir tür kadar değerli olmuş.Notalarda,1.ve2.notalarda Üstad bunu izâh ediyor,17.lemada.Soyut kanun, somut kanun. Somutluğu bazı nurcular bu beden olarak algılıyor, değil. Üstad,ruha, beden dışında ayrıca somut bir ambalajı var diyor, gılaf-ı lâtif diyor. Latif, ince ruhun yapısında uygun oradaki yazılımı muhafaza edecek bir ambalaj giydirmiş Allah. Onun için veliler onunlar görüşebilir, bir görüşme, ruhla da bir görüşme olabilir.Ve ruhun bir yansıması olabilir. Yani ruh buradan çıkınca burayı terk etmiyor, yansıyor sadece.Yani senin bedeninde seni canlı tuttuğu gibi, x bir âlemde de gider, gezer, gelir yani, yansıma şeklinde.Yani televizyon yayını yapıldığı zaman, bir televizyon da olsa yayın yapılabiliyor.Trilyon televizyon da yapılsa aynı yayın yapılıyor. Orada ruhun bölünmesi, küçülmesi yok. Zaten diyor basit bir kanundur. Şimdi basit kavramı da Osmanlıca’da şey demektir, ölümsüz demek, bâki demek. Yani Türkçe’deki basit gibi şey değil, değersiz demek değil. Birleşik değil demek istiyor Üstad orada, birleşik değil ruh diyor. Birleşik olsaydı ölebilirdi diyor,hastalanabilirdi. 2x2’yi böldüremezsin, 3,5 yaptıramazsın, 5,5 yaptıramazsın. Basit bir kanundur, öldürülmez o, birleşik değil. Ruh da basit bir kanundur, öldürülmez diyor, dağıtılmaz diyor, ölümsüzdür. Üstad,bu kelimeler çok önemlidir, basit, Risale-i Nur’da basit deyince herhalde ruh önemsiz bir şey diye anlıyor, çoğu kişi öyle anlıyor diyor. Basit demek, birleşik değildir demek,birleşik olmayan şey bir şey bölünlmez demektir. Zaten bir parçadır, ikinci bir parça görünemez demektir o. Şimdi bu insan ruhu, bitki ruhu diye girdik, ruhla ilgili bazı ana başlıkları anlattık.

Bir de sofilerin nazarıyla ruha bakmamız lâzım.Sofilerin nazarıyla her şey bir ruhtur zaten. Bugün bu kalem bir ruhu vardır, bak kalem diyoruz. Burada kimya var, plastik var, kimya var, fizik var, bir sürü şeyler. Bu fizîki bir şey değil artık, bu kimyevi bir şey değil. Bu nedir? Kalemdir, işte bu nesnenin ruhu kalem olmaktır. Bak küçük çapta bir ufak formatta bir yazılımdır bu. Kalem olmuş ve biz bu kaleme artık kalem diyoruz,bunun ruhu kalem olmaktır. Telefonun ruhu telefon olmaktır. Çiçeğin ruhu çiçek olmaktır. İneğinki inek olmaktır.Her şey ruhtur zaten.Madem her şey Allah’tan geldi, Allah da ruhtur. Dolayısıyla her şey ruhtur. Allah sadece o kalemle bir ambalaj giydirmiş.Yani kalemin soyut hakikatini düşünebilirsin. Zihnimde şöyle bir kalem düşünürüm, hiç te avucumda bir kalem olmayabilir. Bak ruh bâkidir, ezelidir,ebedidir. Ve her nesne bâkidir, ölümsüzdür ve her nesnenin ruhu vardır. Sofilerin kâinattaki bu algılayışı budur. Her şey ruhânidir aslında, madde diye bir şey yok, madde bir köpüktür, bir ambalajdır, bir görüntülenmedir.

Size sorabilirim;
Manâsı olmayan hiçbir kelime düşünebilir misiniz?
Olmaz.
Saçma bir şey dilemişsiniz, bak manası saçma diyoruz gene. Mânâsız bir söz olmuyor. Bu kelimenin mânâsı saçmadır diyorsun, gene bir mânâ takıyorsun.
Formatı olmayan bir nesne düşünebilir misiniz?
Hayır. Formatı varsa, yazılımı varsa ruhu da vardır. Bir şeyin formatı ölümsüzdür. Kalem kavramı öldürülmez. Bütün kâinat, bütün enerjisiyle imha edilse dahi kalem kavramı, işte su kavramı, işte teyp kavramı, işte insan kavramı, inek kavramı bu kavramlar ruhtur,manâdır. Onun için bazı zatlar manâ ile ruhu bir tutarlar.Alem-i ervah ve âlem-i mana der Risale-i Nur’da.Ayırım yapmıyor Üstad Bediüzzaman da.Ruhlar âlemi,mânâ âlemi diyor.Hâttâ mânâ âleminde Hz.Peygamber(Sallallahu Aleyhi Vesellem)ile görüştü.
Ne demek mânâ âlemi?
Ruhlar âlemi demek.Ki Şah-ı Nakşibendi’nin ruhu Hz.Peygamber(Sallallahu Aleyhi Vesellem)ile görüştü,oradaki evradı aldı ondan.İşte ruh,yani mâna ile ruh aynı âlemdir.Şey değişik,şimdi manâ biraz basit, meselâ; kalem basit bir formattır,bu bir mânâdır. Kelimelerin basit birer parçacıktırlar, hepsinde bir mânâ vardır.Ama benim ruhum çok kompleks olduğu için ruh oluyor, arada bir nüans odur yani. Kompilikasyon fazla olunca ruh oluyor, sağda olunca manâ kalıyor.Ve mânâsız hiçbir nesne yoktur,çirkin hiçbir nesne yoktur.Çirkin de bir mânâdır,o da bir varlıktır,o da güzeldir.Şeytan da güzeldir.

Dün dayısı anlatmış da şeytan güzeldir.O kafaya takmış nasıl güzeldir?Nasıl güzel olabilir diye.O da bir mânâdır,bir realitedir,bir ruhtur,kötü bir yapılanmadır.Kötü yapılanmak da bir mânâdır.
Şimdi bu bilgilerden sonra hâlen biz,ruh var mıydı,yok muydu diye tartışabilir miyiz?Yok,bunun bir anlamı yok.

Ve Üstad Bediüzzaman, ruh vardır,yoktur diye tartışmıyorum diyor. Çok ilginç,bak Üstad biliyor meseleyi.
29.sözde ben ruhun varlığını, yokluğunu tartışmam, çok bedihidir diyor.
Ha şey tartışılabilir diyor, acaba öldükten sonra bu ruh bâki kalıyor mu, kalmıyor mu o tartışılabilir diyor. Ben diyor, ruhun varlığını tartışacak seviyeye inmem diyor. Onu kim tartışır? Aklı gözüne inmiş, köpükten başka, maddeden başka hiçbir değer tanımayan, vahşi,manâsını kaybetmiş, formatını kaybetmiş, insanî yazılımdan çıkmış insanlar onu tartışır, ben o seviyeye inmem diyor. Ha bazı insanlar şüphe ederler. Acaba bu beden dağıldıktan sonra ruh baki kalır mı diye onunla ilgili dört esas anlatıyor 29.sözde.

1.esas şudur; Ruh kanundur diyor, kanun ölümsüzdür.Dolayısıyla biz de ölümsüzüz diyor.

2.kanun, ruh basittir diyor. Basit bir şey parçalanmaz ki ölsün. Ölüm demek parçalanmak demektir.
Üçüncü bir şey, binlerce veli, peygamber, keramet, herkes ruhlarla görüşüyordu insanlık tarihinde. Bu ?mutaarifedir diyor.Yani yer çekimi,bu gün çocuklar dahi bilir, yer çekimi var.Yani biz bir tane yer çekimini ispat etmeyiz. Yani ruhun ebediliği artık tartışılmaz bir şeydir.Ve acıyorum diyor yani, aklı gözüne inmiş ve onun tesirinde kalmışlar için bu, onu bile kısa kesmiş, değmez demiş bunlarla uğraşmaya.Yani gidip inciyi ineğe anlatmak gibi bir şeye benzer diyor. İnek incilerden ne anlar? Ve ahlâki boyutta ruhun varlığı da çok önemli bir şeydir.Yani çok insan iyi bir niyet beslersin içinde,bir dua okursun,bir işlerin iyi gider.Bak bir ruhtur işte.Senin duan bir ruh oluyor,bir mânâ oluyor,o günkü işlerini düzgün götürmeye sebep oluyor. Sabah namazını kıldığım zaman işlerim biraz daha düzgün gider..Kılmadığım zaman işlerim kötü gidiyor. Bunu yüzlerce tecrübe etmişim. Bir iyi niyet beslersin, iyi niyetin kerameti vardır derler halk arasında. İyi niyet te bir ruhtur. Çünkü senin iç dünyanda bir oluşum olmuş.O oluşum bir ruhtur işte.O oluşum bir nesnedir artık, bir kanundur, bir kuraldır. Senin bütün dünyanı etkiler o.

Şimdi Kur’an-ı Kerim’de ruh kavramı yok, bu gibi konuşmalar saçmalıktır diyen Müslüman radikal kardeşlerimiz var. Kur’an’da ruh kelimesi sadece vahiy manâsında gelmiştir diyorlar. Bizi çok eleştiriyorlar, Bediüzzaman’ı, Mevlâna’yı,Yunus Emre’yi çok eleştiriyorlar. Kendileri siyasi slogan hâline getirdiler dini. O sloganlar da vahiymiş, işte adam öldür, kes, traş et dini bu şekilde algıladılar.Ve Kur’an’da ruh kavramı yokmuş, sadece madde varmış. Ruh kavramı Kur’an’da geçer. Ruh kavramı da vahiy manâsındadır.Ahmak kardeşlerimiz bilmiyorlar ki;vahiy de bir yazılımdır.
Vahiy nedir?
Kâinatta ne kadar bilgi, yasa,kural varsa Cenâb-ı Hakk o yazılımı süzüyor, peygamberin kalp disketine kaydediyor.İşte vahiy budur. Ruh ta budur, o da ruh.Yani ruh ta yazılımdır,vahiy de yazılımdır.Aradaki benzerlik de şudur;
Bahaeddin’in ruh yazılımı küçük çaptadır. Yani Bahaeddin işte Siirt’te doğmuş, köye hayatını yaşamış, İstanbul’a gelmiş, dünyayı görmemiş, cahil birisidir. Onun dünyası bu kadar aydınlanıyor. Peygamber ise eğer gerçek vahiyi almışsa, bütün kâinattan, bütün geçmiş ve gelecekteki bilgiler, yasalar süzüldüğü için o peygamber oluyor, ben burada cahil kalıyorum. Arada fark budur. Ve orta nokta da Kur’an’da hep vahiyden bahseden bütün âyetlerin bir evvelsinde veya bir sonrasında biyolojiden bahseden âyetler vardır, çok ilginç.Biyolojik ruhla vahiy ruhu birdir. İkisi de nedir? Girdiği âleme, girdiği kalbe,girdiği aileye düzen verir. Bak, düzenleyici. Vahyin ve başta da ben hatırlattım, dedim ya emir âlemindendir. Emir düzenleyici demektir. Ve kâinatta yapılanma zaten öyledir. Her şey bir dünyadır. Ve her dünyanın bir atmosferi var,bir seması var. Her şey o semasından yönetilir.
Bir örnek vereyim. Ağaç çiçeğinden yönetilir, yaprağından yönetiliyor. İnsan beyninden, insanın seması beyni, dünyanın seması atmosfer,galaksinin seması işte merkezler,bir şeyler var, bilim daha ismini tespit etmedi.Ama oradan yönetildiğini fark ediyorlar,merkezde bir şeyler dönüyor diyorlar. Her şey, yani bu kuralları koyabiliriz. Vahiy de ruh ta aynı şeydir. Onun için Kur’an’da ruh ki âyetleri vahiye mânâsına geldiği gibi, vahiyden bahseden bütün,Hz.İsa(a.s)’dan bahseden bütün âyetlerin yerine ruh kelimesin koyabilirsin. İsa kelimesini çıkar ruhtur, İsa da ruhtur yani, o da vahiydir, aynı sistem hiçbir şey değişmeden devam ediyor.

Ve bunu, bir kural daha söyleyelim;
Her şeyin bir dünyası var. Her dünyanın bir atmosferi, bir seması var. Ve Cenâb-ı Hakk emir âlemiyle, emriyle, yönetimiyle, düzeniyle o âlemleri sürekli düzene sokuyor. Onun için kaos olmuyor. Yani şu kadar var; işte iki günde diyor göğü düzenledi. İşte yeri iki günde düzenledi. Âyet bu da çok mucizevi bir şey. İki günde toprakları düzenledi. İki günde bitkileri düzenledi. İki günde rızıkları düzenledi. Niye iki gün?
Çünkü birinci gün karışıktır, kaostur. İkinci gün kozmozdur, düzene girmiştir, yani bu kadar ya. Allah o kadar sonsuz kudret sahibidir ki;artı,eksi ile bütün işlerini beceriyor,bitiriyor.Bilgisayar teknolojisi işte;+,-.Bir günü kozmos, bir günü kaos. İlk günü kaos, ikinci günü kozmozdur. Hücre, insan ana karnında yaratılırken önce 1 kg ettir. Doktorlar burada var, bilir.Karışık 1kg ettir. Karışık, ne göz belli,ne kulak belli,ne mide belli, ne kemik belli,hiçbir şey belli değil. Sonra o 1kg et, 1kg yok ta misâl veriyorum.Özür dilerim, yanlış söylemiyeyim.O kaos kozmoz oluyor,1 hafta içinde bir bakıyorsun birileri göz olmuş,birileri kulak olmuş, biri bacak olmuş,biri kıl olmuş,biri sırt olmuş, biri mide olarak düzene girdi. Bir gün karışık, bir gün düzenli. Onun için dünyanızda karışık olduğu zaman, karışıklık olduğu zaman üzülmeyin.
Nehir hanım yanmasaydı; şeytanı anlamazdı meselâ. Yani kaos ta olacak. Kaos ta olacak ama devamlı kaosta kalmak kötüdür. Günâh da işleyeceğiz. Fakat devamlı günâhta ısrar etmek yanlış. Düzene geçmemiz lâzım, ruha geçmemiz lâzım, vahye geçmemiz lâzım.

Soru:Hz.İsa(a.s)’nın ruh olması ile sıradan insanın ruh olmasının farkı nedir?

B.Sağlam: Şimdi, ruhta mucizevi tesir fazladır dedik.Her şey ruhtur. Bak, kalem de ruhtur dedik. İnek te bir ruhtur dedik. Bazı ruhlar mucizevidir.İsa Aleyhisselâm, mucizevi olduğu için, yani peygamberler içinde “ruhullâh” sadece İsa Aleyhisselâm için söylenmiş. Bütün peygamberler birer ruhtur. Nedir?
Geldikleri toplumu düzene sokmuşlar, geliştirmişler, medeniyete sokmuşlar, onları dindar yapmışlar, âhireti ebedileştirmişler. Her kes bir ruhtur. Fakat özellikle İsa Aleyhisselâm’a ruh denmesi, İsa Aleyhisselâm zaten babasız doğdu. Bir de İsa Aleyhisselâm’ın öyle bir ruh mesajı var ki; ona karşı durulmaz.Yani sana diyor ki;hırsız diyor 5 kuruşunu çalmışsa, sen git 25 kuruş da sen ver diyor. Buna karşı kim durabilir? Birisi sana sağına bir tokat atmış, sen git solunu da çevir yeter ki insanlar gelsin, imana gelsin.Buna karşı durulmaz. O saf ruh, kurallı değil yani. Bu kural üstü, bunlar kurallı değil. Yani sağına vurana git solunu çevir demek kural olmaz. Bu olağanüstü bir sistemdir.Ve bugün de lâzım bize.Ona değişik,zamanlarda biz bunu anlattık.

Şimdi, etkileşim dedik. Oraya geliyoruz. Bizim zihnimizde bazı yanlış bilgiler var.O bilgiler bizi yanıltıyor.Şimdi biz sanıyoruz ki;burada bir kalem var.Burada da bir su var.Bunların ortası boştur.Tam tersi asıl varlık,bu ikisinin ortasıdır.Sonsuz bir varlık, bir enerji var orada, bir güç var. Bu, kalemle suyu birbiriyle ilişkilendiriyor. Asıl ruh orası.Yani sen beyin değilsin, kemik değilsin, kas değilsin. Nesin?Öyle sonsuz bir enerji sana Allah’tan gelmiş ki; 60 trilyon hücreyi, kaç milyar organı bir anda bir avucuna alıp, Kemal’i Kemal yapıyor. İşte odur esas varlık. İşte zihnimizde boşluk var. Yani boşluk yok ki kâinatta, yokluk yok ki, adem yok ki. Kur’an’da adem geçmiyor, yok. Biz,işte su gerçek varlık, benim suyum yok dolayısıyla ben fakirim. Kalem gerçek varlık, kalem yok dolayısıyla ben fakirim. Ya değil. Sen ne susun,ne kalemsin ki fakir olasın. Sen ikisinin ortasındaki bir etkileşimsin, asıl varlık sensin. İnsan yani fakir olması…Sanat harikasıdır insan ya. hiç bir şeye muhtaç değil insan yani. Öyle bir güçtür insan. Sen eğer kendine gelebilirsen, o gücü aktif hâle getirebilirsen, ruhâni gücü, bütün kâinatı avucuna alırsın. Suyu da, kalemi de, nehirleri de hepsi kendine mâlum yaparsın. O zaman işte fakirlik kalkar…


Soru:İşte benim de sorduğum soru buydu.Şimdi ben,ruhânileşen insanların bu etkileşimde daha çok bu yazılım gücüne sahip olduğunu,öyle izah edeyim,düşünüyordum.

B.Sağlam:Her şey Allah’tan.

Soru (Devamı):Evet.Mutlaka belki Allah’ın kanunları dairesinde hareket ettikleri için ruhlar,birbirine göre hareket ettikleri için bunun yanlış sonuçları olmayacaktır.Yine Allah’tan bileceğiz.Ama ben asıl hikâyeyi tüm hayattaki varlık,gerçek varlık,gölge varlıklar bütün bu algıladığımız her şeyin ortasında biz bir şeyler yapıyoruz,ediyoruz.Başımıza bir şeyler geliyor.Ama asıl hikâye bu ruhânileşen varlıkların arasında mı geçiyor diye merak ediyorum.

B.Sağlam: Bir soru sorayım. Bana deseler ki;sana 2x2=4 eder formülünü satacağız.Hiçbir bilgisayar bu formülü çalıştıramayacak sana para vermeden.Ben bir anda bütün kâinat kadar zengin oluyorum,dikkat edin.Bak,sadece bir formül.2x2=4 formülünü elde ettim.İşte ruhâni zatlar, veliler,peygamberler 2x2= 4 ederin milyar, trilyonunu elde etmişler.Dolayısıyla bir daha hatırlatıyorum.Biz göz değiliz, kulak değiliz, kemik değiliz,kas değiliz. Bütün bunları var kılan, bir araya getiren melâhet yapan özgün bir gücüz, bir yazılımız.
Sen teknoloji biliyorsan,bilgisayar teknolojisini.
Biz bir yazılımız.Bu yazılım,niye Amerika’da bu yazılımı icâd eden adamı dünyanın en zengini oluyor da petrol şirketleri fakir kaldılar.İşin özü o varlık.

Soru:Yani tamam da kayıt altından çıkan, yazılım olduğunu fark edenler oluyor.Zaten onlar ruhânileşiyorlar,bunda bir sorun yok.Ben diyorum ki….

B.Sağlam:Bölme,bölme.Sen,soruların bölücülük kokuyor.Yani ben ayrı,ruh ayrı,ben veli oldum,ben peygamber,yok.Biz bu sistemi yakaladığımız zaman bir anda peygamberle bütünleşiyoruz,velilerle bütünleşiyoruz.Benimle Bediüzzaman arasında fark kalmıyor.Benimle Allah arasında ikililik kalkıyor.

Soru:İkili düşünülen insanların halini soruyorum ben.

B.Sağlam:İkililik görecelidir.Asıl olan varlıktır,birliktir.Şimdi ne diyoruz?Etkileşim.Etkileşim neyle sağlanılır?Tevhidle.Yani sen 60 trilyon hücreyi,10 milyar organı bir arada tutarsan,Tevhid yaparsan bu Melâhat ortaya çıkar.Tevhid yoksa biz de yokuz,anarşizm gelir.Şimdi insanlar hızla anarşizme sürükleniyor,neden?
Tevhid inancı gitti.Tevhid inancı gittiği zaman,ruh ta gidiyor.Ruh gitti mi kaos gidiyor,espiri bu.Sen özgün.Ruh var değildir kızım,ruh yoktur.
Yani materyalistlerin dediği doğrudur,ruh yoktur.Ben sabahtan beri boşuna anlatmıyorum.Ruh yoktur,ruh madde gibi değil.Ruhu madde gibi algılamayın.Madde gibi algılarsanız ruh yok olur.Ruh görünmez,sonsuz bir güçtür.Bütün kâinattaki 60,200 milyar galaksiyi,200 milyar güneşleriyle beraber,sayısız türleri ve hücreleri ile beraber avucunda tutan bir tek ruh vardır.
Biz neyiz?Biz de o tek ruhun bir hücresiyiz.Allah Kereminden her hücreye de müstakil bir ruh katıyor.Her atoma da müstakil bir melek koymuş.Her parçacığa da bir müstakil melek koymuş.Biz hâlen var mıydı,yok muydu tartışmasını yapıyoruz.O boşluğu zihninden sil.Boşluk yok,yokluk yok.Boşluk ve yokluk dediğimiz alan,asıl ruhun güç alanıdır.Ha burada noktalar belli olmuş.
Şimdi,ruh aktiftir.Bir burada görünüyor,bir burada görünüyor.Burada görününce teyip oluyor,ha teyip var diyoruz.? ruh göründü orada.Burada görününce kalem oldu.Ya ne kalem var,ne teyip var.Asıl varlık;ikisinin ortasındaki bir güçtür.Bir burada teyip olarak görünür,burada kalem olarak gözüküyor.Biz,o özgün ruhu kaybetmişiz.Hâlen işte param yok,arabam yok,evim yok,parkım yok,eşim yok.Sürekli noktalarda boğuluyoruz.Yani biz burada anlatırken noktalarda boğulmayalım.Sonsuzluğa yelken açalım diye bir programımız var.Vaktimiz daralıyor,konu daha çok var.

Evet,etkileşimi iyi ezberleyelim.Sibernetikle ilgili bizde fotokopi kitap var.Onu isteyen çoğaltabilir.Sibernetiği bilmeyen bu gün ruhu anlayamaz.Kâinatı anlayamaz,Allah’ı da anlayamaz.Onun için Allah madde olmadığı halde asıl aktif güç odur.Çünkü bütün etkileşimi avucunda tutuyor.Ha sen de etkileşime geçersen,ne kadar etkilersen o kadar büyük oluyorsun,ruhânileşiyorsun.Şimdi ferdî ruhlar,biz bunu inkar etmiyoruz,normal ruhlar,ferdî ruh,her hücrede bir ruh var.Normal ruh,Kemal,Bahaeddin,Ali,Veli herkes ruhludur.Bir de umumi ruh,evrensel ruh var.Bütün insanlık bir ruhtur.Âdem olarak gözüküyor gayb âleminde.Bütün canlılık bir ruhtur,ruhullah olarak gözüküyor.
Hani Tevrat’ta geçiyor ya,Allah’ın ruhu denizler üzerinde gidiyordu.Ne demek?Eskiden karada hayat yoktu.Allah’ın ruhu deniz üzerinde yürüyordu.Yani canlılık denizde oluyordu.Bütün canlılar Allah’ın ruhudur,bir ruhtur.Tevrat,bunu böyle tarif ediyor.Fakat sürekli devinim hâlinde.Yani yasa budur.Sonsuz bir hakikat var,soyuttur.Bu soyuttan sonsuz bireyler ve numuneler çoğaltmak lâzım.Ki ambalajla içerik birbirini tutsun.Yani Allah eğer kâinatı yaratmasaydı,bu sonsuz ruhtan sonsuz bireylerle,bireylerin sonsuz versiyonlarını çoğaltmasaydı ruh diye bir şey tam,mükemmel olmaz.Onun için ruh vardı.Geldi,maddeye göründü,yani madde şekline girdi.Böründü demiyoruz.Yunus Emre büründü demiş.Ben biraz daha güzel laf buldum.Madde olarak göründü diyoruz.Büründü değil,göründü.

-Maddeye büründü desek daha güzel olur.

B.Sağlam:Bürünme,hani geldi,çarşaf giydi gibi.

Ruhun tekamülüne geliyoruz şimdi.Ruhun tekamülü neyledir?Çilelerledir.Onun için sofiler hep çile çekmiş,mağaraya çekilmiş,aç kalmış,maddi zevklerden uzak durmuş.Neden çile?Çile kırmak demektir,darbe demektir.Sürekli balyoz indiriyorsun.Yani bir kanun var,bir sabit realite var.Gelişmesi için sen sürekli çekiç vuruyorsun.Şurasını kırıyorsun,burasını yamultuyorsun,burasını düzeltiyorsun.İşte her darbe bir çiledir,her darbe bir çiledir.Ve darbe yedikçe,şükredin yani.Eyvah boynum kırıldı,gözüm kör oldu.Gözü kör olan âhirette 500 kat daha fazla görüyormuş.Şimdi bunun neresi zararlıdır.Benim bir gözüm kör olmuş 40 sene boyunca kör kalıyorum.Âhirette ben ebediyyen 500 sene,500 kat daha fazla göreceğim.Burada bir kayıp yok.Yani ruh var,vardı zaten.Yaratılmadı ruh.Madde şekle girdi,burada evrimini yaşıyor,tekamül ediyor.Evrim musibetlerle gelişiyor.Onun için musibet hayırdır.Geçen seferki konuşmamız musibetlerdi.Onu buna dipnot yapalım bu konuşmaya.Ve dengedir,sırat-ı müstakim,ruhun bir gelişmesi çiledir,sürekli darbe yemektir.Bir gelişmesi de dengedir.Çünkü dünyaya gelirken dengeli yaşamak zorunda.Şekille mânâ,soyutla,somut,kadın ve erkek,fakir ve zengin,sıcak ve soğuk,yaz ve kış gibi sayısız zıtların armonisinden,dengesinden,beraber çalışmasından bir yolculuktur ruhânilik.Ruhânilik bir yolculuktur.Şöyle birden ruhânileşip,evliya olmuyorsun.Uzun bir yolculuktur o.Ve şimdi ruh birdir dedik.Ruh birdir.Hani bütün insanlar bir ruhtu,bütün hayvanlar,bitkiler,canlılar bir ruhtu.Peki bizim o umumi ruh içinde özgürlüğümüz,ferdiliğimiz,kişiliğimiz ne oluyor?İşte Cenâb-ı Hakk,emirle ruhu yarattığı için herkese ayrı bir seri numara vermiş.Hiçbir insanın yüzü öbürüne benzemediği gibi,hiçbir insanın ses telleri öbürüne benzemediği gibi,hiçbir insanın parmak izleri öbürüne benzemediği gibi insanın özgün ruhu da vardır.Ve bu özgün ruhu Allah şöyle şekillendiriyor.Onun tıbbi açıdan da ben izahını yapayım.Doğduğumuz anne,babanın tesiri var.Onlardan aldığımız genlerin tesiri var,aldığımız gıdanın tesiri var.Doğduğumuz şehrin ve ayın ve günün tesiri var.Aldığımız eğitimin tesiri var.Hangi dine bağlı olduğumuzun tesiri var,var,var…sonsuz tesirler var.İşte bu sonsuz tesirlerin toplamı özgün bir Kemal yapıyor.Kemal başlı başına bir kâinat oluyor.Ne dedik başta?Allah öyle sonsuz bir güç sahibidir ki;sonsuz bir hakikati,sonsuz bireylere çeviriyor ve çoğaltıyor.Onun için her bir insan bir kâinattır.Dolayısıyla klonlama şeklinde yapılan,hani klonlama oluyor ya.Hücre alıyor,bir ana rahminde onu çoğaltıyorlar.İnsanın aynısı olmuyor,o bilim adamları bunu Amerika’da anlattılar.Çünkü yeni doğan,o klonlanmış hücre,aldığı eğitim farklı,beslendiği gıda farklı.Onu doğuran ana farklı,ay farklı,gün farklı,şehir farklı,su farklı,hava farklı.Sayısız farklılıklar olduğu için bin kere klonlama yapsalar,gene farklı bir Kemal doğuyor,aynı Kemal olmuyor.Ve kâinatta hiçbir şey öbürünün aynısı değil zaten.Yani bu fabrikadan çıkmış ama tıpatıp iki kalem de birbirinin aynısı olmuyor.Hafif ucundan bir farklılık oluyor gene.

Soru:Peki bir saniye önceki benle,bir sonraki ben de farklılık…

B.Sağlam:Oraya geleceğim.
Böyle anla.

Soru:Klonlama biraz marazlı oluyor değil mi?

B.Sağlam:Zaten fıtri değil.Clionton’un güzel bir sözü var o konu hakkında.Klonlamayı yasak eden yasayı çıkartınca;bu Tanrı işidir,Tanrı,Allah’ın işine karışmayalım.Genetik yapı Tanrı dilidir.Bak adam çok güzel bir ifade kullandı.Genetik yapı Tanrı dilidir,Allah’ın işine karışmayalım dedi.

Ne diyorduk?Bir önceki saniye.Şimdi Üstad Bediüzzaman’a soruyorlar;
Sen ruh musun,değil misin?Ruh,sen nasıl bir şeysin?Ben diyor,80 Said’in toplamından oluşmuş bir ruhum diyor.Yani o saniyelerin birbiriyle ilişkisi var.Hepten ayrı değil.
Zaten biyolojide de yani bir alt bilgi kaybolmuyor.Allah öyle bir ekonomik davranıyor ki;hiçbir şeyi israf etmiyor.Daima alt bilgileri muhafaza etmekle beraber,üstüne yeni ve daha güzel bilgiler geliştiriyor.Dolayısıyla yani hepimizde mesela hınzırlık var,ineklik var,sineklik var.Yani ama bunu kullanıyor.Meselâ;hınzırlığı nerede kullanıyor?Bir şeye karşı inat etmen gerekiyor.Orada hınzırlık yapman lâzım,inat yapman lâzım.Onu orada kullanıyor,israf etmiyor.Ya bu insan benim sevgilimdir.Ona domuzluk karakterini koymayalım demiyor Allah.O karekteri de veriyor,o yazılımın bir köşesine koyuyor.Gün gelir ona lâzım olur diyor.Homoseksüelliği yaratmış içimizde duygu bazında.Bakalım kullarım günâh işleyecek mi,işlemeyecek mi?Onları imtihan ediyor.Yani onu nerede,ne zaman kullanacağını ancak O bilir.Sonsuz ilim.

Ve Üstad’ın o tâbiri çok önemli;ben 80 Said’den oluşmuş bir ruhum diyor.Tabi o diğer etkileri de katıyor.80.000 kişiden ders aldım diyor Bediüzzaman.80.000 kişiden.Biz hoca olmayan biriden gidip bir şey öğrenmek istemiyoruz.
Üstad,hamaldan,kapıcıdan,gardiyandan herkesten ders alıyormuş.80.000 kişiden ders aldım diyor.Hepsinin toplamı Bediüzzaman ediyor işte.
Ve talebelerini nehir kenarına gönderiyormuş,sahillere gönderiyormuş.Gidin bakalım,saatlerce dolaşın,tıpa tıp birbirine benzeyen iki taş bulabilecek misiniz?
Gariban talebeler galiba buluruz diye gidiyorlarmuş,saatlerce 3,4 saat,boş dönüyorlarmış.Tıpatıp iki taş birbirinin aynı taş yok kâinattada.Tıpatıp iki insan birbirinin aynısı yok.Tıpatıp 2 saniye birbirinin aynısı değil bir açıdan.Dolayısıyla nedir?Allah diyor,ben yasaları koydum düzen için ama her an her şeyi emrimle yaratıyorum.Her an her şeyi emrimle yönetiyorum.Her an,her şeye yeni bir seri numara veriyor Allah.Yani sonsuzluk işte budur.Hem düzen,sonuna kadar düzen,sonuna kadar ayrıcalık.
Son derece karışıklık diyor Üstad Bediüzzaman Risale-i Nur’da.Son derece ayırım,son derece bolluk,son derece ucuzluk,son derece kıymetlilik içinde.Bunlar işte Allah’ın işleri.Şeye geleceğiz,kâl-u belâ meselesine geleceğiz.Ondan sonra tenasüh meselesi var.

Yarım saat te vaktimiz var.Tenâsüh Arapça bir kelimedir,kopyalanma demek.Tenasüh te var.Hem var,hem yok.Var diyor,çünkü Hindistan gibi büyük bir kıta 7000 senedir tenasühe şahidiz diyor.Boş değil o kültür.Hem yok,İslâm âlemi gibi bütün dinler hayır diyor,tenasüh Allah’ın adaletine aykırıdır,yok.Hem var,hem yok.
Şöyle hem var,hem yok.Aslında her birimiz başkasının bir kopyasıyız.Bediüzzaman öldü ama 80.000 nurcunun bedeninde yaşıyor.Bu bir tenâsühtür.5 milyon kitabın içinde yaşıyor,ilim bazında.Kabir âleminde,başka bir diyarda o ölmüş,yerine başka talebeler,hocalar geçmiş,onların ruhunda yaşıyor.Bu bir nevi kopyalanmadır.Yani Allah bir şey kaybetmemek için,ondan tıpatıp aynısı yok yalnız.Bak,tıpatıp aynısı olsak,Allah’ın adaletine aykırı olur.Tenasüh,kopyalanma.Ama hiçbir kopya asıl olmuyor.Yani bu sayfanın kopyaları milyonlarca çoğaltılabilir.Hiçbiri bu benim el yazım orjinali olmaz.Dolayısıyla her kopya ayrı bir kişiliktir,ayrı bir özgündür.O,sonsuz manânın ebedileştirilmesidir.Ama hiç kimse benim aklım kötüydü,ben kötü de oldum diyemez.Ben x insanın tenâsüh olmuş,reankarne olmuş ruhuyum.O kötüdür,ben kötüyüm diyemez.Sen özgün bir insansın,özgün bir sahifesin.Yepyeni bir ortamda dünyaya gönderilmişsin.Yepyeni bir ortamda,sonsuz ihtimaller içinde imtihan ediliyorsun.Sen imtihanını vermek zorundasın.Ama aynı zamanda kopyalanma da var.Şahi Geylani,Hz.Peygamber(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in çağdaş bir kopyasıdır.Kim inkar edebilir ki?Öyle mucizeler göstermiş ki insan hayret ediyor.Ben o kanaatteyim,bilmiyorum.Meselâ;tenasühle ilgili bir örnek,peygamberler arasında da size göstereyim.Hz.Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem),Hz.Nuh(a.s)’un kopyasıdır.Yani Hz.Nuh(a.s)’la insanlık vahşetten kurtulmuş.İkinci vahşeti Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem) önlemiş.Al sana bir Nuh,tıpatıp kopyası.Ama her yönüyle değil.Bak ayrı özgürlüğü de var.Aynı zamanda Hz.İbrahim(a.s)’in de kopyası.İlk İslâmiyet’i Hz.İbrahim getirmiş.Şimdi de hepimiz sanıyoruz ki İslâm Hz.Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem)’le geldi.Hayır.İslamiyetin A’dan Z’ye kadar her şey Hz.İbrahim(Sallallahu Aleyhi Vesellem)ile gelmiş.Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)onun yeni bir kopyasıdır.Çağdaş bir İbrahim.Musa gelmiş,şeriat getirmiş.Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)dinî şeraiti en çok dünya tarihinde uygulayan insandır.Musa’nın 50 katı kopyası.Hz.İsa(a.s)gelmiş,insanlığa fedakârlığı,şefkati,merhameti yaymış.Hz.Peygamber(Sallallahu Aleyhi Vesellem)aynısını yapmış.Aynı zamanda İsa’dır.Hani bak kopyası oluyormuş demek ki işlerin.Reankarnasyonu oluyormuş.Ama Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem),hem Musa,hem Nuh,hem İsa,İbrahim olduğu için özgün bir kişilik olur.Özgünlüğü,ayrılığı muhafaza ediyor.Benlerine kadar Hz.İbrahim(a.s)’e benziyormuş ya.Zaten aynı o nesilden ya.Ama İbrahim’de İsa tarafı zayıftır.Bunda İsa tarafı da olduğu için ayrı bir kişilik oluyor.

Yılmaz:O sıkıştırılmış anlatımdaki baba tarifleri aslında sadece madde-beden değil.

B.Sağlam:Değil.Şeyde de,geçen sen, Yılmaz abi anlattı.Bugün cdleri çoğaltıyorlar ya.Hiç bir cd öbürünün aynısı değil.Yazılım gittikçe hafif dejenerasyon geçiriyor.Sonra virüs geliyor,başka bir kişilik kazandırıyor ona.Sonra o yazılım,üzerine yeni birisi geliyor,yazılım yazıyor.Sürekli,yani hâdise kâinatta şudur;
Sürekli kayıt var,sürekli tenâsüh var,reankarne var.Fakat sürekli yeni kişilikler de oluşuyor.Ve Üstad Bediüzzaman,çok ilginç bir şey,bak Risale-i Nur’daki tâbirler her birisi bir kitaptır.500 kelime ben bilirim ki;her birisi bir kitaptır.Üstad yapraklar diyor,hiç birisi bir yaprağın öbürünün aynısı değil.Aynısı işte ya.Yok diyor,gidin,ölçün,bakın diyor.Nasreddin hoca;dünyanın ortası neresi demiş,burası.Gidin,ölçün demiş.Aynısı değil,itibârî farklar var diyor.Risale-i Nur’da bu kelime mucizedir.İtibâri farklar var diyor.Yani biri öbüründen birkaç santim değişik,kimyevi karekteri farklı.Geçen seneki yaprak işte belki karbon oranı fazlaydı.Bugün de misâl daha az.Her yaprak ayrı bir kişilik.Reankarnasyondur yaprak.Ne demek?Benim çınar ağacım,geçen seneki çınar ağacının aynı yapraklarını verdi.Hayır diyor.Aynı yaprakları vermiyor.Her yaprak özgün bir kişilik.Hepimiz Âdem’in kopyasıyız zaten.Reankarnasyon olur muydu,olmaz mıydı tartışması yanlış.Hepimiz Âdem’in kopyasıyız.Ama hiçbirimiz Âdem değiliz.Ali’yiz,Veli’yiz,Mehmet’iz.Bak özgürlük var.İtibâri farklar var.Ve kâl-u belâ,şimdi gelelim kâl-u belâ meselesine.

Kalû Belâ,Kur’an-ı Kerim,Âraf Sûresi,172.âyette çok nettir.Yalnız o netliği yakalamak için birkaç ön bilgiye gerek var.Çünkü başlı başına bir konu bu.Biz,kader kısmında bunu izah etmiştik.Bir daha o münasebet geldi.Onu da izâh edelim.
Kur’an’da diyor ki;Biz Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini aldık.Âdem’in sırtından demiyor,Âdemoğullarından.Bizim sofi müfessirler,ehl-i keşif müfessirler şimdi bütün insanlığı bir Âdem olarak görüyorlar ya gayb âleminde.60 metre boyunda,7metre omzunda.Bakıyorlar ki birden,hepsi Âdem’in omzundan alınıyor.Ve bütün tefsirlere bu bilgi girmiş.Âyet açık,Âdem’in sırtından demiyor,Âdemoğullarının sırtından diyor.Bizim tefsirler keşfe dayalı olduğu için,hepsi de Âdem’in sırtından alınıyor gibi.Bu bilgi1.
İkinci bilgi,Allah diyor ki insanlara Kur’an’da diyor ki;Be Rabbiniz değil miyim?
Evet,sen Rabbimizsin diye şahit oluyoruz,oluyorlar.Biz böyle dedik ki demeyesiniz ;babamız müşrikti,biz de müşrik olduk.Babamız günahkârdı,biz de günahkâr olduk.Böyle demeyesiniz.Yani bunun izâhı tıpta,bu spermlerin bölünmesi mayoz muydu,mitoz muydu?

-Mitoz.

B.Sağlam:Mitoz bölünmesinde iki şerit birbirine sarılıyor.Daha 46 kromozom 23’e inmeden önce yaklaşık 3-4 saat birbirine sarılı kalıyor.Bu şerit buna gen veriyor,bu şerit buna gen veriyor.Bu,buna veriyor,bu,buna veriyor.Bu,buna veriyor.Bu buna veriyor.Dolayısıyla gen takasıyla senin spermin Kemal artık olmuyor.Abdullah,yepyeni bir âlem,yepyeni bir kâinat oluyor.Bir de babadan da aynı sperm geliyor,anne tarafından.Ona da gen takası oluyor değil mi?Yumurtada da gen takası oluyor.Dolayısıyla Abdullah diyemez,yahut ta Kemal işte çok zekiydi ben niye zeki değilim?Kemal kötü bir insandı.Ben de kötü, onun için kötü oldum diyemez.
Böyle yaptık ki demeyesiniz babamız müşrikti.Demek ki nedir?Âyet mucize.Âdem(a.s)’in sırtından değil de âdemoğullarının sırtından alınıyor.Bak âyet gene mucize çıktı.Kelimeler mucize Kur’an’da.E peki müfessirler,garibanlar niye Âdem dediler.60 metrenin boyundan böyle 500 milyar insan fışkırttılar.E gayb âleminde,keşif bilgisinde öyle gözüküyor.Onlar da haklı.
Ve maalesef İslâm tarihinde keşfî bilgilerle,maddi bilgiler karıştırıldığı için şimdi Elmalılı 100 sayfa yazmış Kâlû Belâ ile ilgili,hiç işin içinden çıkamamış.
Fakat Üstad Bediüzzaman,10.sözün haşiyesinde,3 satırda işi çözmüş.Ruhlar demiş,zerre âlemindeyken,zerreler âlemi neresi?Hücre.Hücre, zerreler âlemi.Nasıl galaksiler âlemi var,yıldızlar âlemi var.Zerreler âlemi deyince benim zihnime hücre geliyor.
Ve her sperm ruhludur.Hani çocuk aldırabilir miyiz,aldıramaz mıyız tartışması yok.Aldırılmaz.Ha sağlık yönünden bir şeyi varsa fetvası var.O ayrı.Döllenmiş her zigot ruhludur,aldırılmaz.O,Kâlû Belâ demiştir.Ya Rabbi!Sen bana öyle bir düzen,öyle bir gen vermişsin ki;sen benim Rabbimsin diyor.
Sen,onu daha aldıramazsın.
Ruhlar zerreler âlemindeyken,ezel canibinden,metafizik âlemden gelen;Ben Rabbiniz değil miyim,lisân-ı haliyle kabul ediyorlar diyor.
Evet,sen bizim Rabbimizsin.Bizim gözümüz var,kulağımız var.Sen bizi anamıza,babamıza benzetmedin.Yepyeni bir yaratık yarattın.Dolayısıyla biz,sana karşı rububiyetini kabul etmekten başka çaremiz yok diyorlar.Bundan sonra biz niye hatırlamıyoruz?Hatırlama,insandaki varlığın %1’idir.Sen susadığın zaman ya ben susamışım,su ihtiyacım var diyor musun vücudun.Vücut diyor ki;susamışsın diyor,su eksik.Şekerin düştüğü zaman,ya galiba bugün yemek yemedik,her halde şekerimiz düşmüş.Yok.Vücutta hafıza %1’dir.Hafıza dışı işler %99’dur.Dolayısıyla senin bütün varlığın,Allah’ın rubûbiyetini kabul etmiş zaten.Ha senin bilincin acaba gördüm mü,görmedim mi
Hatırlaması veya hatırlamaması önemli değil.
Ha ruh seviyesine çıkarsan,İmam Ali gibi.Mideden çıkarsan,geçmiş ve geleceğini hatırlarsan,ana karnına girersin.Orada Kâlû Belâ dediğini hatırlarsın.O söylem ana karnında oluyor.Öyle geçmişte,uzayın bir köşesinde,500 milyar ruh.Öyle değil o hâdise.İşin gerçek kısmı öyledir.Ana karnında oluyor.Ve bu kadim geleneklerde hepsinde var.İnsan,mideden çıkabilir.Çıktığı zaman,yani geçmiş ve geleceği bir daha yaşıyorsun.Hatta bu yönüyle hastalıklar bile tedavi edilebilir.Meselâ;küçüklüğünde bir sakatlık geçirmişsin,manevi yönden,maddi yönden.Sen geriye doğru gidiyorsun,o sakatlığı gideriyorsun.Sendeki,buradaki tesiri kalkmış oluyor.Ana karnında bir hastalık geçirmişsin,gidiyorsun orada düzeltiyorsun.Kâlû Belâ’yı hatırlarsın o zaman.Hatırlamasan da bir şey değişmez.Çünkü zaten burada fıtratın,kalbin,beynin,ruhun sürekli;Ya Rabbi! Sen Benim Rabbimsin diyorsun.Ve bu, bak Risale-i Nur’un benim için nimet olduğu,3 satır bu meseleyi çözdü.
Ruhlar zerreler âlemindeyken,zaman üstünden gelen “Elestü bi Rabbiküm” hitâbını,Elest hitâbını işittiler.Ve lisân-ı halleriyle evet dediler.İllâ Arapça olması şart değil.Biyolojik dille evet dediler.Ya Rabbi Sen bizi muntazam yarattın.Sen bizi bilinçli yarattın.Sen bizi kul yaptın demek istiyorlar.
Son bir sözümüz var, ondan sonra soruları alacağız.Bir şey varsa,ruhu da vardır.Bir şeyin ruhu varsa,ezelidir,ebedidir,ölümsüzdür,kimse korkmasın.Hiç kimse ne fakirlikten,ne ölümden,ne acıdan,ne işkenceden,ne çileden korkmasın.İman budur,bu sonsuzluğu yakalamaktır,yaşamaktır.Bizim kâfirlerden farkımız da budur.Kâfirler işte o sözü inkar ediyorlar,yok sen Rabbim değilsin diyorlar.O sistemin dışına çıkıyorlar,yok oluyorlar.Biz,bu sistemin içinde kaldıkça ezeliyiz,ebediyiz,ölümsüzüz,yok olmayız,hiçbir şey olmaz.Hiç kimse hiçbir şeyden korkmasın.Herkes rahat olsun.Nimet sonsuz,güzellik sonsuz,imkan,Allah sonsuz çünkü.Bir şey varsa,ruhu da vardır.Bir şey varsa,ebedidir,zaman yanıltıcıdır.Zaman sizi yanıltmasın,zaman yanıltıcıdır.Meselâ;ben,hani ateşi böyle çevirince ne oluyor?
Ateşten bir daire gözüküyor.Halbuki bir daire yok.Bir kalemin ucunda bir ateş var.Zaman yanıltıcıdır,zaman bizi yanıltmasın.

Evet,soruları alabiliriz.Yaklaşık 20 dakikamız var.

Soru:Kur’an-ıKerim’de ruhu’l Kudüs kavramı ve Hz.İsa(a.s)ile ilgili veya ondan sonra onun ümmeti ile ilgili kısım


B.Sağlam:Şimdi Ruhu’l Kudüs şu; Bak Kur’an-ı Kerim’de de her şey ruhâni kabul ediyor.Ama bir de Ruhu’l Kudüs var.Şeytan da bir ruhtur,bir melekti hani,biliyorsunuz.Ama Ruhu’l Kudüs değil.Mikrop ta bir ruhtur,bir ruhâniliği var.Ama Ruhu’l Kudüs değil.Ruhu’l Kudüs,saf hayır,saf,pak ruh demek.Sana iyilikten başka hiçbir şey emretmeyen ruh.Cebrail(a.s)yani.Veya başka bir ruh.İki görüş te var.Bazılarına göre Cebrail(a.s)’dir Ruhu’l Kudüs.Bazılarına göre başka bir ruhtur,fark etmiyor o.Ama genelde İncil’de Hz.İsa(a.s)’a gelir Ruhu’l Kudüs.Hz.İsa(a.s) çünkü saf hayırdan başka bir şey söylememiş.
Hz.Peygamberimiz(Sallallahu Aleyhi Vesellem)gelmiş,kızmış,adam kesmiş,cihada gitmiş.
Hz.İsa(a.s)onu yapmamış.O,saf hayır yapmış.Onun için İsa Aleyhisselâm Ruhu’l Kudüs’le.Cebrail Aleyhisselâm Hz.Peygamber(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’ gelmiş.Çünkü Cebrail(a.s)’da kâinattaki diyalektik yapı da var.Onun için bazılarına göre Ruhu’l Kudüs Cebrail(a.s)’dır.Bazılarına göre değildir.
Evet.

Soru:Şimdi çocuk üzerindeki anne babanın tesiriyle alâkalı,farklı bir kişilik,farklı bir karekter diyoruz.Fakat belirli yaşam işlevindeki hâdiseler var, ?..var.Çocuk üzerindeki anne,babanın etkisi.Meselâ;ulemâdan bir tanesinin çocuğu üç defa okumasıyla Kur’an-ı Kerim’i ezberine alması.Babasının buna karşı elmanın tesiri,yani bu elmayı yemeseydim……..?
İşte bir gün bir seferde……..(Devamı anlaşılmıyor)Bunu nasıl açıklayacağız?

B.Sağlam:Tersi olaylar da var.Meselâ;peygamberlerin çocukları kâfir olmuş.Bunu nasıl izah edeceksin?
Biz,onu adalet-i ilâhiye ile şöyle izâh ediyoruz.Cenâb-ı Hakk,bana depresyon vermiş.Yani depresyon,cehennem azabına eş değer bir azaptır.Açıkça söyleyeyim.Fakat bu depresyonu dengeleyecek bir de zeka vermiş.Bak adil davranıyor.Öbürüne zeka vermemiş,depresyon da vermiyor.Yani Allah âdil davranıyor.

Misâl verdim.Misâlden kanun çıkartma.

Meselâ;Seyitler evrim sürecinde çok gelişmiş bir ailedir.Seyitler,Hz.Peygamber(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in çocukları.Gerçekten çok gelişmiş bir ailedir.Fakat başlarına da gelmedik belâ da yok.Sürgün,katliam,fakirlik,bak Allah âdildir,dengeliyor.

Melâhat’e çok evliya gibi bir baba vermiş.Kalbinde de bir sürü vesvese veriyor ki;bakalım,ikisini dengeleyebilecek mi?
Allah Âdil’dir,dengeliyor.Başkasına vesvese vermez.Çünkü o vesveselerle o kız gider,kâfir olur.Babası da hoca değil ki,âlim değil ki.Hep dengeliyor,Allah âdildir.
Evet,başka sorular.

Soru:Görünürde çok basit olan ama çoğu insanın yaşadığı bir durum var.Her kes burada çoğu kişi yaşamıştır bence.
Ya ben bu anı yaşamıştım diyoruz.Bu nedir Bahaeddin abi?

B.Sağlam:Onun üç-dört izahı var.Bir genetik hâdise var.Senin ataların yaşamış,sen bir daha yaşıyorsun,1.

Rüyanda görmüşsün,rüyalarını unutmuşsun.Sonra yaşayınca,ha ben görmüştüm diyorsun.Genelde de bu ikincisi oluyor.Rüyada görüyorsun,rüyanı unutuyorsun.
Bir de bazen vücut.Yani ben ne dedim?
Bilinç kısmı %1’dir.Bilinç altımızda ne manevralar,ne dolaplar,ne kavgalar,ne kıyametler kopuyor.O kıyametlerden bazılarını sen bilinç hâline getiriyorsun,gene hatırlıyorsun.
Ve senin iç dünyanda sürekli kıyametler kopuyor,sürekli kâinatlar yaratılıyor.Sen bir olayla karşılaşnca,ha ben bunu görmüşüm diyorsun.Daha önce yaşamışsın iç dünyanda.Ama bilinç hâline gelmemiş.O da olabilir.

Soru:Bahaeddin abi bir şey daha sorabilir miyim?Buradaki konuşmadan şu çıktı.Fiilden ziyade niyet.

B.Sağlam:Niyet ruhtur tabi.Yani biz ruhumuzu,başta Üstad Bediüzzaman;bedeninizi öldürün ama ruhunuzu öldürmeyin Hz.İsa(a.s) da öyle söylüyor.Çünkü ruh öldürülse bitiyorsun.Fakat beden öldürülse,senin ölümün bile çoğalt?yor.Hani yangın olur,çekirdekler uzaklara patlar,fırlar,daha çok orman olur.En iyi ormanlar en çok yangın olan yerlerde oluyor niye?
Yani beden öldü,ruh ölmedi,ağaçlar ölmedi.Ağaçların gövdesi öldü sadece.Onun için beden önemli değil,ruh önemlidir.Ruhu tercih etmek lâzımdır.Evet,madde-mânâ,ruh-beden bütünlüğünü sağlayacağız.Fakat tercihimiz daima niyetten,mânâdan,âhiretten,ruhtan yana olacak.Tercihi tersine çevirdiğimiz zaman kaybederiz.Kâfirler de zaten bu tercihten kaybediyorlar.

Soru:Niyetlerimizden dolayı günâha girer miyiz?

B.Sağlam:Şimdi,duruma göre,gün gelir günâh işlersin,Allah günâh yazmaz.Ya bu kız çok zayıf iradeliydi,çok kötü bir ortamdaydı,iradesine sahip çıkmadı.Allah der ki ben bu kulumun günâhını yazmayayım.
Gün gelir kalbinden geçirdiğin iyi niyetten de sorumlu olursun.Duruma göre.
Sen tefsir okumuşsun,Kur’an okumuşsun,Risale-i Nur okumuşsun,beş vakit namaz okumuşsun,İmam Hatip okumuşsun,hâlen kötü niyetler beslersen,kötü hayaller kurarsan mes’ul olursun.
Ama aynı durumda,ya Taksim’de genç bir kız orada sefahate kapılıyor.Allah,onu günâh saymıyor.Garibanın çünkü başka çaresi yok orada.Değişir,kişiye göre değişir.Ne dedik?
Her insana ayrı bir seri numara verildiği gibi,günâhlar için de herkesin yarı hassas bir defteri vardır.O yargı Allah’a mahsus bir şey,kimseyi yargılayamayız.Hiç kimseyi yargılamayın.Şu cehennemliktir,şu kötüdür,şu budur,şu şudur…
Yargılama Allah’a mahsus.Yargılama kişiye göre yapılmaz.İni’l hükmû ille lillâh.Yetki ve hüküm Allah’ındır,yargılama Allah’ındır.

Soru:İlim öğrenmek farz değil mi? devamı (Anlaşılmıyor)
B.Sağlam:İşte bak,gene aynı sorguya geliyoruz.Aynı sorguya geliyoruz.Yani şimdi,ilim öğrenmek farzdır.Ama o farzı sana bildirmiş bir şey yoksa,senin için farz olmuyor.Yani Sibirya’daki çocuğun,ya ilim diye bir şey varmış,ben bunu öğrenmem farzmış diye o çocuğun öyle yargılaması olmaz.
Çünkü ilim nedir bilinmiyor Sibirya’da.Misâl veriyorum.
Ama benim,senin öğrenmem lâzım.Biz,İslâm ülkesindeyiz,önemli bir memleketteyiz.Diyanetle muhatabız,bilgilerle muhatabız.Ha bizim öğrenmemiz farzdır.Ben,kendim ve senin için bunu yargılayabilirim.Fakat genelleme yapamayız.Genelleme yapamayız.

(bir şeyler söylenmiş,derinden geliyor.hiç anlaşılmıyor)

B.Sağlam:Onun biz tefsirini yazdık.Kadir Sûresi tefsiri var.İsteyen varsa,Kadir Suresinin fotokopisini yapsın.

Şimdi dünyada diyalektik süreç esastır.Ruh,madde bütünlüğü esastır.Burada kavgaları,çatışmaları vardır,gelişme vardır.Fakat gayb âleminde sadece ruhlar vardır.Bazı geceler olur ki;bayram şenliği gibi olur.Diyalektik süreç kalkar,Cenâb-ı Hakk bu diyalektik süreci kaldırır.O diyalektik sürecin kalktığı ortamlarda bir esenlik,bir ruhânilik,Cebrail(a.s) gelir,melekler gelir.Bak,biz burada 40-50 kişiyiz.Birbirimize karşı niyetimiz iyi olsa,birbirimize dua etsek.Her kes kardeşini kendi nefsine tercih etse;öyle ruhâni bir aura olur ki buraya da melekler,ruhâniler iner.Ya burada zıtlar kalmamış.Melekler,zıtların olduğu yere girmezler.Zıtların kalktığı yere melekler girer.O hadislerde de vardır.Kadir gecesi zıtlar kalkıyor.Cenâb-ı Hakk zıtları kaldırıyor.Olağanüstü icraatı kabul ediyor.Olağanüstü icraatlarda,melekler de olağanüstü olduğu için ruhâniler ve melekler o gece iner.
Oldu mu cevap..

Ruh,ruhâniler demek.Cinstir,cinstir o.Bütün ruhânileri içine alıyor.

Soru:Hadiste Hz.Peygamberimiz(Sallallahu Aleyhi Vesellem)yanında Hz.Ebu Bekir’e biri gelip,sövüyor.Hz.Ebu Bekir susuyor,hiçbir şey yapmıyor,söylemiyor.Hz.Ebu Bekir kalkıp,ona cevap vermeye başladığında Hz.Peygamber(Sallallahu Aleyhi Vesellem)gidiyor.Niye gittin diye soruyor.
Sen cevap vermeye başladığında diyor,şeytan geldi diyor.Ben de şeytanın olduğu yerde bulunmak istemedim diyor.
O meseleyi anlatıyor orada.

B.Sağlam:Ortam çok önemli.
Yani burada doktor kardeşlerimiz var.Bazen bu tıbbî konuları fazla açıyorum bilmeden,özür dilerim.
İnsanın vücudu,çöplükte yatmaya elverişlidir.Yani gerçekten 40 sene boyunca çöplükte yatıpta ölmeyen insanlar var.Belki siz de görüyorsunuz.Fakat bu denmez illâ biz gidelim,çöplükte yatalım.Böyle bir kural çıkmaz buradan.Çünkü bir mikrop kapar,ölürüz oradan.Ölme şansı da var.Ha biz ne yapacağız?Temizliğe,dezenfeksiyona dikkat edeceğiz.Ama zor durumda kalsak,bodrumda da yaşarız,çöplükte de yaşarız.O zor durumda kaldığın zaman,işte emir devreye girer.Senin vücudunda öyle bir direnç,öyle bir savunma mekanizması gelişir ki;çöplükler vız gelir o zaman.Ama o zaman vız gelir.Şimdi değil.


(burada birkaç bir söz söyleniyor)

B.Sağlam:Emir,evet..güzel bir nokta.Kâinatta kanunlar esastır.Ama Kadir gecesinde emir iner,kanunlar geçerli değil.O gece emir,yani olağanüstü.O gece olağanüstü.Herkesin,bak herkesin hayatında bir Kâdir gecesi olması lâzım.Ki mucizeler yaşayalım,ruhâniliği yaşayalım,esenliği yaşayalım.

Soru:İyi de şimdi ben bir şey söylemek istiyorum.Bu dönemde çok gündemde Hz.İsa(a.s)inişi ile alâkalı.
Kur’an-ı Kerim’de kesin böyle bir âyet var mı?Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’den çok,Hz.İsa(a.s)’dan bahseder olduk.Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)şöyle demekten çok ,Hz.İsa(a.s)şöyle diyor.
Yani kendi dinimize ve kendi peygamberimize belki biraz….

B.Sağlam:İşte bak,başta da ne söyledik?Bölücü olursak,ruhâniliği kaybederiz,Tevhid’i kaybederiz.Bölücülük yok.Hz.İsa(a.s) da bizim peygamberimiz,Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem) de bizim peygamberimiz.İncil de bizim kitabımız,Kur’an da bizim kitabımız.Bölücülük yaparsak ruhu kaybederiz,Tevhid’i kaybederiz.
Bizzat Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)diyor ki;ahirzamanda öyle bir deccal fitnesi olacak ki,kandırma.Normal,İslâmî davranışlar,peçeler,elbiseler geçerli olmayacak.Olağanüstü bir düzen lazım.O da İsa demektir.Bu garip kardeşin..

Soru(devam):Yani Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’den ziyade,Hz.İsa(a.s)’nın

B.Sağlam:Ziyade veya o tâbir yanlış.

Soru:Gelecek mi?

B.Sağlam:Manâsı gelecek,sistemi gelecek.Yani Hz.Peygamber Efendimiz,Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)diyor ki;Ahirzamanda öyle bir fitne,öyle bir kargaşa,öyle bir deccallik,öyle bir kandırmaca olacak ki;İsa Aleyhisselâm gibi bir sistem ancak ümmetimi……
Bu bizim hadislerde var.Ben de İncil’in tefsirini yazdım.Gereken bilgiler kitapta var.Biz,sana satmadık mı?

-Evet,aldım ama.

B.Sağlam:Okumadın,okursan çözülecek.

Soru:Ama Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’den daha çok gündemde oluyor.

B.Sağlam:Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem),ben biraz evvel ne dedim burada.Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)hem Nuh’tur,hem İbrahim’dir,hem İsa’dır,hem Musa’dır.Hepsinin toplamıdır.Dolayısıyla kıyas yapmak,bölücülük yapmak yok.

-Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)içindeki İsa.

Soru(devam):Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in hadisleri yeter,her dönemde geçerli sonuçta.

B.Sağlam:Ama bizzat Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)demiş,öyle bir fitne gelecek ki,öyle bir deccal ümmetime musallat olacak ki;İsa gelmeden ümmetim kurtulamayacak demiş.Bunu Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)demiş.Yaklaşık 100 yerde rivayet var değil mi?100 rivayet var.100 rivayet var,bak bir tane değil.100 rivayet var bu konuda.Mütevâtir gibidir.

Soru:Yani vücuden gelecek.

B.Sağlam:Yok,ruhu esas,vücudu önemli değil.Senin burada ilmin yoksa,vücudun para etmez ki.İlmi lâzım bize.

Soru:Şimdi Rusya’ya yeniden kominizim gelse,Laden yeniden geldi dediğin zaman,bu mantıklı bir ifade olur.Ama Laden bedenen gelmiş değil,onun gibi.

B.Sağlam.Gelse de kominizim gelmedikten sonra kıymeti yok.
Yani diriltilebilir yarın.Doktorlar onu bir daha diriltir.Ama kominizim gelmedikten sonra Ledın gelmiş olmuyor.

Yılmaz:Kanunlar da o kişinin adıyla anılıyor.İşte Newton…


B.Sağlam:Cenâb-ı Hakk,hepimizi ruhu tercih edenlerden kılsın.Bak,maddeyi bırakın demiyorum.Ruhu tercih edenlerden olsun.

Hiç yorum yok: