16 Ocak 2008 Çarşamba

KUR’AN’A GÖRE ALLAH’I BİLMEK

KUR’AN’A GÖRE ALLAH’I BİLMEK


Varlığın haritası diye yazdığımız makaleden sonra Erdem kardeşten şöyle bir tavsiye geldi.O makalede biz,Allah’ın varlığını,birliğini,sonsuzluğunu daha çok fizik,kimya diliyle veya bazen Kur’anî tabirleriyle açıklamaya çalıştık.
Bir de âyetler açısından Kur’an-ı Kerim baştan sona kadar taransa,Kur’an bize bu konuda ne diyor diye merak ettik.İşte bir haftadır onun üzerinde düşünüyorum.
Dün gece 2’ye,3’e kadar âyetleri,1000’e kadar âyeti taradım.Daha önce bildiğimiz âyetler dışında âyet elime geçmedi,açıkça söyleyeyim.Fakat tefe’eül ettim,ya dedim Kur’an sonsuz bir bilgi içerir.Acaba tek âyet olarak değil de sûre bütünlüğü içinde Kur’an bu konuda Kur’an herhangi bir yerde yoğunlaşmış bir mesaj içeriyor mu diye merak ederken,açtığımda ilk karşıma çıkan;Neml Sûresi,âyet 1 ve 44’e kadar.Baktım tam istediğimi anlatıyor.Yani baştan sona kadar Kur’an Allah’ı nasıl tanıtıyor,değişik açılardan Allah’ı nasıl anlatıyor diye en tipik örnek bu sûre ve bu sûrenin 1.âyetinden 44.aşrın bitimine kadar olan kısımdır.
Bu sûrenin tefsirine geçmeden önce,Kur’an’da temel değerler,temel kavramlar olarak anlatılan dört temel değer üzerinde duracağız.Dört beş âyetin kısa tefsirini yapacağız.
Ondan sonra Neml Sûresi 1.âyetten,44.âyete kadar kısa,kısa böyle özet hâlinde tefsirini yapmaya çalışacağız ki;bizim için en önemli konu olan Allah’ın varlığı,birliği ve O’nu tanıma,marifetullah dediğimiz konu hakkında net,açıklayıcı ve derleyici ve toplayıcı bir bilgi sahibi olalım.

İşte Kur’an’daki dört temel kavramlardan bir tanesi Hak’tır.Bir tanesi Adil’dir,denge manâsında.Hak,Türkçe’de reel,realite diye ifade edilir.Yani kelimeleri açarsak iyi olur.
Adil,denge diye ifade edilir.Din diye bir kavram var.Din,düzen manâsında.Bir de ilim.Bu dört kavram iyi hatırlanmalı.Her zaman,her yerde bize lâzım.

Asıl konumuz olan vücuttur.Cenâb-ı Hakk’ın vücudu nasıldır,varlığı nasıldır?
Fakat vücut kelimesi Kur’an’da geçmiyor.Neden Kur’an’da vücut kelimesi geçmiyor?Espirisi şudur;
Vücut sonsuzdur,Allah’ın varlığı sonsuzdur.Sonsuz olan bir şeyin ismi olmaz.İbni Arabi bunu açıkça ifade ediyor.Bir şey eğer sonlu olmuyorsa,şekli,şemâli belli olmuyorsa ona isim takılmaz.İsim demek,isim demek damga demektir.Arapça bir kelimedir.Sonsuz varlıktan,şekli,şemâli belli olmuş noktalara,damlalara,şekillere biz isim takıyoruz.
Dolayısıyla Allah’ın binbir ismi var derken,Allah’ın bin bir nokta tecellisi var demektir.Allah,binbir nokta tecelliden kendini bize hissettiriyor.Aslında Allah sonsuzdur,varlığı sonsuzdur.Sonsuzun ismi olmuyor ki biz O’na isim takalım.Bak,Kur’an-ı Kerim bu kelime seçiminde dahi mucizedir.
Vücut kelimesi Kur’an’da geçmiyor.Çünkü vücut sonsuzdur.Sonsuzun ismi de olmaz.Allah’ın ismi yoktur.Bütün büyük mütefekkirler söylüyorlar;Allah’ın ismi yok,Allah yücedir,aşkındır.
E peki bu Allah,Ehad,Samed,Vedud,Gaffar,Rahim onlar nedir?Rezzak,Şafi.
Onlar,O sonsuz varlığın,ihtiyacımıza göre,biz de bir noktayız zaten,biz de bir isimiz.Her eşya Allah’ın bir ismidir.İmam-ı Rabbani demiş;Cennetteki güzellikler,Allah’ın esmasından başka bir şey değildir.Cennetteki bütün güzellikler,huriler,nimetler,meyveler,harikalıklar,hepsi Allah’ın esmasından ibarettir demiş.Biz,Allah’ın bir nokta tecellisiyiz.Yani ismiyiz.

Şimdi vücudu anlamak için nokta olarak,Allah temel olarak dört noktada kendini gösteriyor.Şimdi vücut sonsuzdur,onun ismi yok.Ona bir isim takamayız.Nedir vücud?Varlık.Varlık nedir?
E bilinmez.
Bak,isim koyamıyoruz.Ama bu sonsuz vücut kendini dört kategoride çok güzel gösteriyor.Bu birinci kategoride Hakk’tır,realite.
Meselâ;Atom bir realite,yıldız bir realite,din bir realite,inanç bir realite,günahlar bir realite,Kur’an bir realite,cin bir realite,melek bir realite,kâinatta ne kadar nesne varsa.Kur’an-ı Kerim 227 yerde bu Hak kelimesini kullanmış.Böyle hepsine işaret ederek,bunlar birer realitedir,bunlara dikkat edin diyor.
Realitenin tersi bâtıl,yani aslı,astarı olmayan şey.Realitenin tersi,Hakk’ın tersi bâtıl,yok yani.Öyle bir şey yok sistemde.Allah’ın sonsuz vücudu,varlığı,kâinatta nesneler,yani reel olan nesneler tarzında kendini gösteriyor.Bu nesnelerin realitesi de denge ile görünüyor.Eğer bir şeyin dengesi varsa o vardır.Eğer dengesi bozulmuşsa,o şey yoktur.
Dolayısıyla ikinci isim,Allah’ın Hakk’dan sonra ikinci büyük ismi,denge oluyor.Allah,bir şeyleri dengeleyerek kendini bize göstermiş oluyor.Hayırla,şerri,cennetle,cehennemi,kadınla,erkeği,işçiyle,patronu,+,-‘yi,soğukla,sıcağı bunlar birer realitedir.Bu realiteleri çarpıştırarak,dengeleyerek ayrı bir realiteler üretiyor.Ayrı hakikatlar üretiyor,ayrı gerçekler üretiyor.Kendini biraz daha net bir şekilde göstermiş oluyor.

Bir tanesi de dindir.Dinler sayesinde bize kendini gösteriyor.Nokta tecelli yapıyor,nokta tecelli yapıyor Allah.Meselâ;her peygamber noktadır,her peygamber penceredir.Her kitap bir penceredir,bir noktadır.Allah orada bir düzen,o düzenin aslı nedir?Gene dengedir,gene Hak’tır.Gerçek bir düzen gönderiyor Allah.Gerçek bir düzen gönderiyor.Ve dengeli bir düzen gönderiyor.O düzen içinde kendini yaşattırıyor ve dengeliyor,kendini o sonsuz varlığını onlara hissettiriyor.
Bir tanesi de bu temek kavramlardan bir tanesi de ilimdir.İlim deyince işte budur.Dini bilmek,dini ilimler,sibernetik ilimler,bak çok önemli sibernetik ilimler.Bilim daha sibernetiği yeni keşfetmiş.Yani en temel ilim;kâinattaki dengeleri bilip,o dengelere göre iş yapmak,ayak atmak,ona göre hareket etmektir.Gerçek ilim,hem bilmek,hem yaşamak tarzında odur.Bir de realiteyi öğrenmek,bâtıldan realiteyi ayırmak,ilim budur.Yani bu dört kavram kardeş kavramlardır.
Din,Hak,İlim,Adil.
Başta Hak gelir,sonra Adil gelir.Kâinat adaletle ayakta durur.Ondan sonra din gelir.Ondan sonra ilim gelir.Bak,sıra da böyledir Kur’an’da.Tekrar sayılarına göre böyle gidiyor.Bu dört kavram konusunda Müslümanlar zayıftır,realiteyi bilmezler,hurafelere inanırlar,dengeyi kaybetmişler,dindeki o sonsuz deneyi kaybetmişler,fizikteki dengeyi kaybetmişler,kimyadaki dengeyi kaybetmişler,sosyal hayattaki dengeyi kaybetmişler.Onun için biz geriyiz.Ama müslümanız,ismimiz Müslüman.Dini bilmiyoruz,gerçek mânâda nasıl bir düzendir?Hâlâ cüppe,sakal,misvak anlıyoruz.Ve hakla,batılı ayırt edecek,dini gerçekler manâsıyla bilecek,sibernetik sistemi kâinatta keşfedip,sibernetik teknolojiyle bu gün dünya ayakta duruyor.Bu gün ticaret ayakta duruyor,teknoloji ayakta duruyor.Burada bizim nasibimiz yok.Bir yazılım sermayemiz yok.Bir teknoloji keşfimiz yok.Ondan sonra biz geri kalıyoruz.

Tekrar etmede fayda var mı,yok mu bilmiyorum.
Allah’ın varlığı olan vücut Kur’an’da geçmiyor,ismi yok.Çünkü sonsuzun ismi olmaz.Fakat Allah dört temel noktada kendini gösteriyor.Bir realite olarak,nesneler realitesiyle,bir denge,o realiteleri çarpıştırarak ve dengeleyerek kendini gösteriyor.Bir de peygamberleri göndererek pencereler açıyor.Yani her birisi ötekine şâmildir yalnız.Din dengeyi içeriyor.Denge realiteyi içeriyor,Hakk’ı içeriyor.
Bir de ilim var ki;üçüne de şâmildir.İlim,hem dini bilmek,hem sibernetik teknolojiyi bilmek,yaşamak.Hem de realiteyle,bâtılı birbirinden ayırt etmektir ilim.İlim âlâmet kökünden gelir.Yani belli âlâmetleri,belli verilere dayanarak,düzeni,dengeyi bulmak,realiteyi keşfetmek,bâtılı haktan ayırmaktır.
Neyse bu konu başlı başına bir programdır.Yani bu dört kavramı açmaya çalışırsak,anlatırsak çok uzun sürer.Bizim dersimizin böyle bir girişi gibi olsun.
Biz şimdi dört temel âyeti,Kur’an-ı Kerim ikinci giriş gibi anlatacağız.

Yunus Sûresinde,âyet 31’de,Allah kâinatta,güneşten yıldızlara kadar,sosyal hayattan,ferdî hayata kadar bütün olan bitenleri anladıktan sonra şöyle bir özetle işi bitiriyor;
Fezâlikûmullahû Rabbukumu’l Hak.
İşte bu işleri yapan,eden Rabbinizdir.Yani sizi evrimleştiriyor,geliştiriyor ve Hak’tır,realitedir.Yani Rabbiniz sonsuzdur,O’nu göremezsiniz,anlayamazsınız,fakat sosyal hayat realitesiyle,evrim realitesiyle,ferdî hayat realitesiyle,ölüm-diriliş realitesiyle,güneş ve galaksiler realitesiyle,semavat ve arz realitesiyle Rabbinizi görebilirsiniz,bulabilirsiniz.İşte budur diyor,işaret ederek.
Fezâlike,işaret zamiridir.Onu âdeta gözlere gösteriyor.Somutluk yapıyor.Yani Allah soyuttur reel mânâda.Fakat somutu da vardır.Çünkü her somutun mutlaka soyutu olmalı.Bir soyut ki somutu yoksa o soyut soyut değildir,varlık değildir.
Bilinemez.
Bak,Yunus Sûresi âyet 31’de bütün kâinatta olan,biten işleri anlatır.Rabbiniz budur diyor.Bunları yapandır demiyor,Rabbiniz budur diyor.
Fezâlikûmullâhu Rabbukûmul Hak.Rabbiniz budur diyor.Yani o Allah’ın sonsuz versiyonunun,sonlu,sınırlı bir versiyonunu gösteriyor.Somutlaşmış bir versiyonunu gösteriyor.O somutlaşmış versiyon nedir?
Bütün galaksiler,bütün olan,bitenler,bütün sosyal hayat,bütün ölüm,kalım ve her şey,görünen her şey.

İkinci âyet,Yunus Sûresi 33 ve En’am Sûresi 62,iki yerde geçiyor;
Onlar,kendi gerçek koruyucuları ve sahipleri olarak Allah’a döndürülecekler diyor,döndürülürler diyor.
Bak,burada çok önemli bir şey var.Gerçeklik o kadar önemli bir şey ki;gerçeklik insanı ebedileştirir.İnsanın en büyük meselesi ölümü yenmektir,ölümsüzlüğü kazanmaktır.Bu da ancak ve ancak Allah sistemidir.Allah’tır bizi ebedileştirecek olan.
Mevlâhumu’l hak;gerçek sahipleri,gerçek koruyucuları olan Allahlarına,Rablerine döndürülecekler diyor.Bu çok önemlidir.
Bir şey ki seni ebedileştirmiyorsa,bir din ki sana ebedi bir hayat kazandırmıyorsa,bir sistem ki sana sonsuz varlığı tanıtmıyorsa,yaşatmıyorsa bil ki o bâtıldır,hak değildir.Bil ki o sahip,geçek sahip değildir,sahte sahiptir,sahte bir koruyucudur.Burada önemli bir mesaj ve uyarı vardır bize,yol ayırımı gibi.

Bir tane âyet te İnfitar Sûresi,7.âyettir.
Allah,sizi yarattı,dengeledi,düzeltti diyor.Yarattı yani şekil verdi.O şekli de böyle tesfiyeden geçirdi diyor.Hâlâkakûm fesevvekûm yani sizi yarattı,bir şekil verdi.Sonra o şekli tesfiye etti,düzenledi.
Feadeleke diyor,Feadelekûm veya.Çoğul okursak.Sizi dengeledi.Bak yaratma neymiş,tesfiye neymiş?
Dengelemekmiş.O fe tesfiye fasıdır.Yani Allah’ın bizi yaratması,tesfiye etmesi,düzene sokması dengelemekten ibarettir.Denge nedir?
Sibernetik ilmi.Sibernetik ilmi şudur;
Vücudumuzda,beynimizde 10 milyar sinir hücresi var.Vücudumuzda 60 milyar normal hücre var.Bir de diğer insanların hücreleriyle beraber,bir de bütün ekolojik sistemle beraber denge içinde olursak yaşarız,varız.Yaratılmış oluruz,tesfiye edilmiş oluruz.
Eğer bu sistem içinde,beden sistemi içinde,beyin sistemi içinde veya aile sistemi içinde genetik bir çarpıklık varsa veya ekolojik düzene aykırı bir yaşamımız varsa,işte biz yaratılmış olmuyoruz,yok olmuş oluyoruz.Dengelemiş,dengeyi kaybettiğimiz zaman yokluk oluyor.
Kanser nedir?
Hücrelerdeki mevcut dengenin bozulmasıdır.Ve kanser ölümle işi bitiriyor.
Bu âyet başlı başına bütün kâinatı çözüyor.Sizi yarattı,düzenledi.Yani size denge verdi.Bu denge üzerinde,sibernetik ilmi üzerinde çok durun.Yeni bir ilimdir.Bilgisayar teknolojisi demektir bir açıdan.Ama genetik ilim içine şâmildir,kimyaya şâmildir,fiziğe şâmildir,her sahaya şâmildir.Bütün ontolojik âlemi içine alıyor.Burada Müslümanlar eğer mesafe alabilirlerse,teknolojiyi burada yakalayabilirlerse batıyı bile geçeriz.Yoksa biz ebediyyen batının mahkumu oluruz.Allah’ın yaratma formülüdür denge.Allah’ın hakkı çoğaltma formülüdür denge.Allah’ın dininin ismidir denge,adalet.Hani adalet mülkün temelidir diyorlar ya.Bir memlekette denge yani adalet yıkıldığı zaman,devlet te yıkılır,memleket te yıkılır,insanlar da yıkılır,gider.

Bir âyette Nur Sûresi,25,kıyamette diyor,onlar Allah’ı apaçık bilecekler diyor.Çünkü kıyamette insanın idrakleri artıyor.Biz şimdiki sibernetik sistemi kuşatamıyoruz.Bilgiyi tam elde edemiyoruz.Dinin nasıl sonsuz denge,düzen olduğunu,bir mucize,bir ruh olduğunu göremiyoruz.Realiteyi tam bâtıldan ayırt edemiyoruz.Meselâ;hafif şaşkın ördekler gibi bazen yalpalıyoruz.Ama âhirette net olarak onlar Allah’ın “hakkı mubin” olduğunu bilecekler diyor.Orada idrakler artıyor,görgüler artıyor,keşifler artıyor,meseleler biraz daha netleşiyor.Dünyada biraz kapalı olmasının sebebi imtihandır.
Yani bakalım iyi insanlar,kötü insanlara karşı nasıl dengelenecekler,nasıl imtihanını verecekler diye bir miktar hak gizli bırakılıyor.Yoksa hak üstündür daima.Hak daima nettir,açıktır.
Bir âyet te Hadid Sûresi,57.sûre,3.âyettir.
Allah Evveldir,Âhirdir.Hem Evveldir,hem Âhirdir.Yani ne gibi bu?Hem karadır,hem siyahtır demek gibi.Nasıl olur?Sonsuzlukta iki zıt birleşebilir.Hatta sonsuz olmayan işlerde de bu böyle olabilir.Atomun içinde hem sonsuz bir fırtına var,hem sonsuz bir düzen var.Sonsuz fırtınayla sonsuz düzen beraber,minnacık yerde,iki farklı kuvvet barıştırılabilir.Allah sonsuz güç sahibi olduğu için iki zıttı barıştırabilir.Bir zıt ,bir hakikat yapabilir.Yani hem Evveldir,hem Âhirdir.Yani ikisi de değildir aynı zamanda.İkisinin de ötesidir mânâsına da geliyor.Hem Zâhirdir,hem Bâtındır.Yani çok açıktır.Bak Zâhirdir,çok açıktır,yani görünebilir.Hani Allah görünmez diyorlar.Aslında Allah gözükebilir.Gözüküyor da.Bu bütün nesneler realite olarak,Allah’ın sonsuz varlığının birer nokta tecellisidir.O sonsuz deryadan birer damladır.Damlayı görüp te denizi inkar etmek ahmaklıktır.Allah gözükür.Gören görür,anlayan anlar.

Ve hüve âlâ külli şey’in âlim.
O,her şeyi bilendir.Bu her şeyi bilmek demek,sonsuzluk ifadesidir.Eğer bir şey sonsuz değilse her şeyi bilemez.Ve burada Evvelin de,Âhirin de,Zâhirin de,Bâtının da gerçek realitesi bilgidir.Bilgi ne idi?
Hak demekti,realite demekti,adalet,denge demekti,din demekti,mucize demekti.Ve başlı başına ilim bir varlıktır.Onun için kim zengin olmak istiyorsa,kim büyük insan olmak istiyorsa,kim ebediyet istiyorsa,kim âhireti tamamıyla kazanmak istiyorsa ilimde mesafe alsın.En büyük sermayemiz ilimdir.İslâm âlemi ilim sahip iken Avrupa’nın üstündeydi.İlim Avrupa’ya geçince biz yenik düştük,onlar üstün geldiler.İlim gerçek realitedir.İlim gerçek dindir.İlim gerçek mucizedir,gerçek ruhtur.Ve en büyük eksiğimiz de bu konudadır.Biz ilmi az biliyoruz.Başta denge ilmi,sibernetik ilmi.Biz daha iki çocuğumuzu idare edemiyoruz.Anamızı,babamızı barıştıramıyoruz.Bak,dengelerde ne kadar zayıfız.
Evet,giriş bitti.Şimdi ana konuya geçiyoruz.

Neml Sûresi âyet 1 ile 44.
Hani dedik ya din,Kur’an bir penceredir.Hem de büyük bir penceredir.Belki bir kapıdır,belki bir galaksidir.Allah’ı böyle net olarak gösterir.Bu pencereler içinde en güzeli,en mucizesi Kur’an’dır,mucizesi,mucizeli Kur’an’dır.Bu deryadan,bu büyük pencereden sadece bir noktayı işleyeceğiz.
Neml Sûresi âyet 1 ile 44’e kadar.Burada konu,yani nazm-ı mââni diyoruz.Âyetlerin ve cümlelerin birbiriyle olan bağlantısına göre O’nu Allah’ı tanımak,görmek,bilmektir.Fakat burada Kur’an’ın mucizeliğine engin rahmetine bakıyoruz ki;bu konuda 5 tane ayrı kavram var.
Bir tanesi Hz.Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in Kur’an’ı anlayışı var,Allah’ı algılayışı var.
Sonra Hz.Musa(a.s)’nın Allah’ı algılayışı var.
Sonra Hz.Süleyman(a.s)’nın Allah’ı algılayışı var.Sonra karıncaların Allah’ı algılayışı var.
Sonra Hüd hüd kuşunun Allah’ı algılayışı var.Sonra Belkıs hanımın Allah’ı algılayışı var.
Kaç tane,6 mı oldu?6 oldu değil mi?
6 kademe var.Ve bu altı kademeler farklı açıdan Allah’ı görüyorlar.Hepsi de doğru,hepsi de realite,gerçek.
Fakat Kur’an’ın,Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in algılaması hepsini kuşattığından,zaten başta onu tarif ediyor.Bakıyorsun Kur’an ve Hz.Muhammed gerçekten son Peygamber.Kuşatıcı,engin,sonsuz.Ve bütün bu altı yorumu da içeriyor.

Bismillâhirrâhmânirrahim
Ta Sin.
Ta Sin,kesik harflerdir.Bir geçiş işaretidir.Yani sınırlılıktan sonsuzluğa işaret.Dar noktadan sonsuzluğa bir açılım,bir penceredir kesik harflerin mânâsı.En birinci harflerin mânâsı budur.Bir semboldür.Sembol nedir?
Sınırlı bir şey,sonlu bir şey soyuta,sonsuza açılmak içindir.Sembollerin en birinci mânâsı budur.
Zaten mutasavvuflara göre Ta Sin,Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in ismidir.Niye?
Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)bir semboldür,bir noktadır,bir penceredir.Bize sonsuz bir âlemi gösteriyor,açıyor.O pencereden sonsuzluk,soyut kavramlar,ebedi kavramlar,âhiret gibi kavramlar net olarak görülmüş,gösterilmiş.İslâm tarihi buna şahittir.
Hem konumuz Allah’ı bilmek ve tanımaktır.Ama birinci âyette tikle yani Allah,hani dedik ya kâinat Allah’tan farklı değil,O’nun sonlu bir versiyonudur.Bakalım Kur’an bize ne diyor?

Tilke âyâtu’l Kur’anî ve kitâbu’l mubin.Bütün bu kâinattaki olaylar diyor,Kur’an’ın âyetleridir ve apaçık bir kitabın âyetleridir.Âyet demek,yol gösterici şey demektir,nokta demektir,işaret demektir.Âyet kelimesi birinci mânâsı işaret demektir.Yol gösterici işaret demek.Kur’an nedir?Allah’ın bir sıfatıdır,kelam sıfatı.
Kitap nedir?Allah’ın bir sıfatıdır kitap.Allah’ın kitabı,yani benim kitabım benim demektir,benim fikrim demek,benim ruhum demek,benim kalbim demek.Benden ayrı bir şey değil insanın kitabı.İşte bu kâinattaki şekiller,açık bir Kur’an’ın,açık bir kitabın nokta görüntüleridir,onlar size sonsuzluğu açıyor diyor.Bak bir âyetle bütün kâinatı açıyor.Kâinat ayrı,gayrı bir şey değil,bir mânâdır.Bir nokta birlemesidir.Müstakil bir varlık değil.Bir yazılımdır.Yazı,yazarından farklı bir şey değil.Onun ruhunun devamıdır,uzantısıdır.

Huden ve büşrâ li’l mu’minin.Mü’minler için birer müjdedir.Ve bir hidayettir,yol göstericidir bu hadiseler.
Yani Müslümanlara,inananlara,ebediyete,sonsuzluğa bir kapı açıyor,bir müjde veriyor.Bak,önünüzde sonsuz bir hayat var diye.

Yani işi baştan ele alırsak.Allah,bir tane sonsuz bir varlık.
E nasıl bilinecek?Kendini ikiye bölüyor Allah.Celâl ve cemal olarak,kâfir ve mü’min olarak,cennet ve cehennem olarak ikiye bölüyor ki;bilinsin,çatışma yapsın,işi geliştirsin.O şekilde biliriz.Yoksa sonsuz,bilinmez.Onun için hemen müminleri devreye koyuyor.İkinci âyette bir âyet sonra da kâfirlerden bahsedecek.

O,müminler ki namaz kılarlar,zekat verirler ve âhirete inanırlar.

Namaz,kişiyi kurtarır.Ferdî bir ibadettir.Zekât,toplumsal bir ibadettir.Bak,iki zıtlık.
Bir de âhiret,dünyanın tersi.Yani Allah sonsuz bir varlıktır.Fakat kendini dünya ve âhiret olarak ikiye bölmüş.Zekât ve namaz olarak ikiye bölmüş.Biri maddi ibadet,biri mânevi ibadet,biri ferdi ibadet,biri sosyal ibadet.Müminler ve kâfirler olarak ikiye bölmüş kendini.

Ve innellezine lâ yu’minune bi’l âhireti.Rabbâne zeyyâne amelehum,fehum lâ yağlemun.

Onlara yaptıklarını güzel gösterdik.Onlar şaşkındırlar diyor.Onlara çok kötü bir azap vardır.Ve onlar âhirette en zararlılardır.

Bak,bir tarafta Müslümanlar,iman,müjde var.Binek,hidayet bineği var.Ebedi hayat var,sonsuz bir yaşam var.Ferdî bir nimet olan namaz var.İbadet gibi manevi bir değer var.Zekât gibi sosyal bir örgü ve bağ var.Ve Müslümanlar âhirete inanıyor,sonsuz bir hayatı hak ediyor,kazanıyor.Bir taraftan şaşkın,kör insanlar var,zararlı insanlar.Ama insan gibi böyle harika bir yaratık nasıl böyle şaşkın gidebilir.
İşte diyor biz onlara amellerini süslü gösterdik diyor.Kendi yaptıklarını güzel görüyorlar.Yoksa insan bile bile ters yola girmez.Fakat böyle bir âyeti hemen hatırlatalım.Bu,biz onlara güzel gösterdik âyetinde,onlar seçimini yaptı,onun üzerine biz onlara güzel gösterdik ki;sistem devam etsin,mümin ile kâfir çatışması devam etsin,dünya ile âhiret çatışması devam etsin,hak ve sistemi devam etsin,sistem otursun,devam etsin diye.Yoksa sistem çöker.Eğer kâfir de namazdaki harikaları görse,zekâttaki harikaları görse,âhiretteki mucizelikleri görse o da inanır.O zaman sistem ikiye bölünmüş olmuyor,çatışma olmuyor,hayır,şer olmuyor,varlık üretilmiyor.Allah da bilinmiş olmayacak.Halbuki Allah,ikili sisteme izin verdi ki;bilinsin.İkili sistemin faydası bilinmektir,varlığa varlık katmaktır,işi geliştirmektir.
Yani bu âyetin girişi,biz düaliteyi bilmiyoruz.Biz hep mucizeye inanmışız.Yani Allah deyince mucize anlaşılıyor,harikalıklar anlaşılıyor,müminler anlaşılıyor,cennet anlaşılıyor.Ama cennet yanında cehennem de bir realite,müslümanın yanında kâfir de bir realite,kârın yanında zarar da bir realite.Buraya dikkat etmemiz lâzım.Bu sistem vazgeçilmez bir sistemdir.Ah keşke kâfirler olmasaydı,ah keşke zarar olmasaydı,ah keşke cehennem olmasaydı demek saçmalıktır.
O zaman 2x2=4 eder,ekmek için bir tane 2’yi yok saymak gibi bir şey olurdu.2’yi 0’la çarpmak gibi bir mantıksızlık olurdu.

Şimdi birinci faktöre geçiyoruz.Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)Allah’ı nasıl algıladı?Âyetlerin bağlantılarına dikkat edin yalnız.

Ve inneke lâ tulekku’l Kur’âne ve inneke hâkimu’l âlim.
Sen bu Kur’an’ı sonsuz hikmet sahibi,sonsuz ilim sahibi bir zât tarafından alıyorsun.

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in Allah’ı ilk görmesi,Kur’ânî vahiyi algılamasıdır.Vahyi v eKur’an’ı almasıdır.Allah sonsuzdur,kimseyle konuşmaz,ihityacı yoktur.Fakat hikmet icâbı,hikmet noktasında tecelli ediyor.İlim noktasında tecelli ediyor.Bütün kâinata sibernetik bir bilgi sıkılmış,evrim sonucu insanın beynine takılmış,hikmet dairesinde Peygamber(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’e ve ümmetine lâzım olduğu kadar göndermiş.Onun için “inneke hâkimu’l âlim” diyor.
Sen,Hâkim ve âlim bir zâttan bu vahyi alıyorsun,bu Kur’an’ı alıyorsun diyor.İlk karşılaşması budur Allah’la Hz.Peygamber(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in.Bir vahiy aldı.Vahiy nereden geliyor?
İlmi ezeliden ve hikmeti ezeliden geliyor.Hikmet bilmek istiyor.İlim,vahiy zaten bir ilimdir.Ama nasıl?
Allah’ın sonsuz hazinesinden nasıl konuşabilmiş,sonsuzluğu nasıl algılayabilmiş?
Şu şekilde,Allah hikmet ve ilim noktalarında somutlaşmış,kâinatta sibernetik birilim yazdırmış.Evrim sonucu insanın beynine kaydedilmiş.Hikmet ölçülerine göre peyder pey Peygamber(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in kalbine gelmiş.Ve orada Allah’la buluşma,orada iki pencerede Allah’la buluşulmuş oluyor.
Demek ki bu ilk ? Allah’la ilk buluşan Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem).İlk Allah ile buluşması vahiy sayesinde ve bu iki vahyi de iki pencereden almış ilim ve hikmet.Yani hikmet belli bir ölçüyü gerektirir.İlim sonsuzdur,hepsini birden göndermek mümkün değil.Onun için ?,hikmet ölçüsünü veriyor.İhtiyaca göre peyder pey gelmiş oluyor.

Şimdi ikinci şeye geçmiş oluyoruz.
Bak,Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)Allah’ı görmemiş,Allah’ı vahiy tarzında görmüş,almış.Hikmet ve ilim çerçevesi içinde kâinattaki bütün bilgi Kur’an’a girmiş.Hikmet çerçevesinde Arapça’ya çevrilmiş,peyder pey anlaşılıyor,peyde pey muhatap oluyoruz ona.

Şimdi ikinci kişi Hz.Musa(a.s)bakalım Allah’ı nasıl algılamış?

İz kâle Musa li ehlihi:Bir vakit Musa ailesine dedi ki;ben bir ateş gördüm.Ondan size bir haber getireceğim veya bir kol,bir parça getiririm, onunla ısınırsınız diyor .

Kış mevsimiymiş.

Felâmme câe;Musa o ateşin yanına geldiğinde,
Nudie,ondan bir ses işitti.Ateşte olan da ateşin etrafında olanda mübarektir.

Allah,ateşin içinde göründü,orada Musa ile konuştu.
Bak,ikinci bir algılama tarzı.Hani birbirine aykırı mı?Hayır.
Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in algılaması da doğru,bu da doğru.O realite,bu da realite.Allah hepsinin toplamı.Gerçekten ağaç arıyormuş.Allah o ateş içinde Hz.Musa(a.s)ile konuştu.Dufike men fillâhi veman havlehe.
Ateşte olan Allah,ateş içinde ve ateşin etrafında olan Musa iki birbirimize,ikimiz de mübarekiz yani,çok bereketli bir iş yapacağız diyor.Vahiy verecek ona.

Ve subhânllâhi Rabbi’l âlemin.Allah sonsuzdur,nasıl bir çalının,ateşin içine girebilir?Allah sonsuz kutsaldır,Rabbu’l âlemindir ama öyle bir sonsuz ki;nokta tecelliler yapabiliyor.Nasıl sonsuz vahyini hikmet noktasında sınırlandırdı.Kur’an olarak Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’ e bildirdi.Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)O’nu görmüş gibi oldu.Burada da çalı içinde Hz.Musa(a.s)’a göründü.
Sonsuz görünmez ama.İşte bazen çalı olur,hani Yunus Emre diyor ya
Bazen sel oluruz,bazen toz oluruz.
Bazen nehir oluruz,bazen yer oluruz.

O tarzda,hep nokta tecelliler.
Yani burada hemen âyet düzeltti.Allah,sonsuzdur,kutsaldır,görmekten kutsaldır.O,bütün âlemlerin Rabbi’dir.
Ama Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)böyle gördü.O çok daha büyük bir görme.Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in görmesi,Rabbu’l âlemin olarak görmesidir.

Ya Musa inni ene’llâh.
Bak,Allah her şeyin toplamıdır ama somut bir benlik sahibidir.Ben Allah’ım diyor.Benlik sahibi,bilinç oluşuyor.

İnni Âzizu’l Hâkim.
Benim hem sonsuz gücüm var.Hikmet,o sonsuz gücümün daracık noktalarda görünmesini gerektiriyor.Onun için daracık noktalarda görünüyorum.

Ve elkî âsâke;sopanı at diyor.
Felemme raahû tehtezze keenne…….

Buradaki benim tefsirime göre,benim tefsirime göre,benim anlayışıma göre Hz.Musa(a.s)’ın elinde bir sopa var.
O sopa bizim bildiğimiz bir sopa değil.İnsanın nefsidir sopası.Çünkü burada iki mucizeden bahsediliyor.

Birisi “yed’i beyza” ak bir el.Birisi de sopa.
Sopa yılan oluyor.Nefsimiz zaten yılan gibidir.Nefsimiz,manevi gücümüz,ruhi gücümüz,ki nefisle ruh aynı şeydir.Bir âsâdır bizi besleyen,bizi yaşattıran,o nefistir ve âsâdır.İhtiyaçlarımızı gören odur.O,bir yılan oldu.Firavunun bütün büyücülerini bütün büyülerini yuttu.Nasıl?
Böyle bazen bir şey çıkar bütün kâfir sistemleri yutar,giden bir manevi,ruhî güç ile.Pek ilmi olmayabilir orada.
Hem Hz.Musa(a.s)’da hem ruhî,nefsî güç var,âsâ var.Çünkü yılan sembol ilminde insanın nefsidir.İnsanın nefsi,evrim süreci içinde yılan olarak kabul edilir.Yılan,ilkel,pirimitif şekli.Asa gibidir,ince,uzundur.Ve o ruhî,nefsi enerjidir.Hz.Musa(a.s)’ın elinde iki mucize var.Birisi ruhî,nefsî enerji,birisi de “yed’i beyza” o da ilim.

İkinci mucize olarak diyor.Eli cebinden çıkardı.O kirli,bir leke olmadan bembeyaz olarak görünecek.

Ben dün gece düşündüm.Eğer bu yed’i beyzadan kasıt,ak elden kasıt ilmse,niye elini cebinden çıkartıyor.Çünkü bak asrımızda çok ilim var.Ama hepsi cepte,hepsi para peşinde.Peygamberlik ilmi öyle değil.Gayesi para değil,cep yok orada.Ve net,ilâhi,sâfi,sonsuz bir ilimdir,her tarafı aydınlatıyor o el.Lamba gibi her tarafı aydınlatıyor.Ama bir ilim gayesi para olursa,işte aydınlatmaktan yoksun oluyor.O çok önemli bir madde.

Dokuz mucize içinde diyor,firavuna ve kavmine git.Bak,mucizeler dahi niye dokuzda?
Dokuz,fıtrî yapı sistemidir.Yani mucizeler var ama mucizelerin de kendine göre bir fıtriliği var.İlmin de kendine göre bir fıtriliği var.O ruhî enerjiler birer mucizedir,birer âsâdır.Yılan oluyor ama Musa’nın yılanı onları yutar.Onun da kendine göre bir kuralı,bir kaidesi vardır.Dokuz sayısı fıtrat sistemi,fıtrilik işaretidir.Dokuz mucize içinde gidiyor firavun ve kavmine.

İnnehum kânû kavmen fâsikin.
Onlar fasık bir kavim idiler.Fasık,yani kanunî yaşamıyor,kurallı yaşamıyor,dine uygun yaşamıyorlar.İşte peygamber gelir,ne yapar? Gene burada Allah kendini gösterdi.Firavunla,Musa’yı çatıştırdı.İki tane robot gibi.Kendini gösteriyor gene.Dünya ile âhireti çatıştırıyor,gene kendini gösteriyor.Nefisle ilmi çatıştırıyor,iki farklı zıttır,onlar da farklı zıttır.Nefsî kuvvetle,ilmi kuvvet iki farklı zıttır.İkisini birbirine yardım ettiriyor.Gene kendini kendini gösteriyor.Onun için bütün zıtlar,bütün diyalektik süreç Allah’ın iki eli gibidir.Onları çalıştırıyor.Hep hak,hakikat,din,iman,ilim üretiliyor,varlığa varlık katıyor.

Felâmme câethûm âyetüne fussileten.Kâlû heze sihrûn mubin.

Kur’an-ı Kerim daha çok ilmi mucizeler göstermiş.Fakat Hz.Musa(a.s)böyle açık mucize,fussilet,böyle gözle görülebilecek mucizeler de gösterdi.Onlar,geldiği zaman ona büyü dediler.
Bak,insan inanmak istemese,âhirete inanmak istemese gene mucizeyi dahi tevil edebilir,denesin.Ah ben bir mucize gösterseydim diyorsun.İnsanların hepsini doğru yola iletseydim.Ah milyar dolarlarım olsaydı,ben şu insanları hidayete getirseydim.Getiremezsiniz,Allah dilemedikten sonra,o iki eli O çatıştırıyor.Hak edeni getiriyor,hak etmeyeni bırakıyor.Hâdise budur.

Allah, “fezâlikumullahû Rabbukumu’l hak” hak budur,realite budur.Hak eden mutlaka doğru yolu bulur.
Bir kelimeyle,bir cümleyle,bir işaretle mutlaka doğru bulur.Hak etmeyen mucize de gelse,o büyüdür der,gene inanmayacak.Ve câhedû bihe.O mucizeleri inkar ettiler.Ves tenakathe enfusuhum.
Halbuki nefisleri ona inanmıştı.Ruh,nefis ihtiyacını hissediyor,inanıyor.Fakat benlik bırakmıyor,kıskançlık duyuyor,niye o Musa geldi.
Zulm ve uluvve var.Niye reddettiler?Dengesizliklerinden,zulüm dengesizlik demek.Ve uluvve;taşkınlıklarından dolayı.O da zulmün başka bir versiyonu,taşkınlık.

Fanzur keyfe kâne âkibetu’l mufsidîn.
İşte bak,müfsitlerin sonucunu nasıl olduğunu gör diyor.
Müfsid neyi bozuyor?
Sistemi bozuyor.Sen dengeyi bozarsan,azgınlık yaparsan,taşkınlık yaparsan,dine karşı gelirsen,dini reddedersen,kâinattaki birliği,düaliteyi,dengeyi,hakkı,ilmi reddedersen işte sonucu helâk olur.Allah’ın sistemi öyle mucizeli bir sistemdir ki;uzun vadede hiçbir şeyin taşkınlık yapmasına müsaade etmez.Kim taşkınlık yaparsa yapsın,sonucu kendisine olur.En kısa zamanda diskalifiye olur,reddedirlir,selekte olur.Nasıl vücudumuza bir kıymık girse,kısa bir hafta içinde vücut onu reddeder veya çürütür.Allah’ın sistemi içinde bir ifsat,bir bozgunculuk,bir dengesizlik sistem en kısa zamanda onu diskalifiye eder,selekte ede,dışlar.

Evet,birinci aktör Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’di.O Allah’ı “Rabbu’l âlemin” olarak görmüştü.
İkinci aktör Hz.Musa(a.s)’dı.Ateş içinde birebir konuştu.Mucizeler penceresinden Allah’ı gördü.Ruhi gücüyle,ilmi gücüyle Allah’ı gördü.Gerçi Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’de Musa’lık tarafı da var.O da mucizeler gösterdi,ilmi elde etti,ruhâni gücünü kullandı.Ama Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in iki yönü vardır.Hem Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’dir,müstakil bir kişidir.Aynı zamanda hem Musa’dır,hem İsa’dır,hem Davut’tur,hem Süleyman’dır,hem Nuh’tur.Bütün kişilikler var O’nda.İki farklı boyutu var Hz.Peygamber(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in.

Andolsun diyor,biz Davud’a ve Süleyman’a ilim verdik.

İlim nedir?

Allah’ı bilmek,kâinatı anlamak,hakkı ve doğruyu,dengeyi sağlamaktır.

Ve dua ettiler,Ya Rabbi!Sana hamdolsun.Sen,bizi mümin kullarının çoğundan üstün kıldın.

Bak, mümin kulların çoğundan üstün olmak ilimle oluyor.İlim işte varlığı anlamak,sonsuzluğu anlamaktır.

Süleyman,Davud’a varis oldu ve dedi ki;Ey insanlar bize kuş dili öğretildi (bu kısım 46 dk nın 26.sn yerinde sürekli cd takıldı defalarca başa almama rağmen sürekli burada takıldı o yüzden atlamak zorunda kaldım.)46.29’dan devam ettim.

Bir insan eğer Allah’ı bilirse,diyalektik süreci dengeleyebilirse,Tevhid’i yaşarsa hem ilim öğrenir,hem kuş mantığını öğrenir,hem de bütün imkanları elde eder.Bak,eğer bir şey bütün imkanları elde edemiyorsa kuş dilini bilmez.
Kuş dili tasavvuf ilminde marifet-i ilâhiye ilmidir.hani Anka gidiyor,kuşları topluyor.Hepsi toplanıyorlar,Allah’ı anlamaya çalışıyorlar4701












48:30
taş,toprak,dağ gibi görüyoruz.Her şeyde sonsuz bilinç var.Bütün elementlerde,bütün hücrelerde,bütün türlerde.Yani karıncanın,bülbülün..karıncanın kardeş türü neydi?
Termitlerin yaptığı harikalıkları insan yapamıyor.Sonsuz bir bilinç var kâinatta.yani kâinat çünkü o sonsuz varlıktan başka bir şey değildir.O sonsuz varlıkta sonsuz ilim,sonsuz kudret,sonsuz imkanlar olduğu için nokta tecellilerinde de sonsuz versiyonları vardır.

Onun üzerine Süleyman güldü diyor.
Yani karıncanın mantığını,dilini anlayınca güldü diyor.
Bir de Hüd hüd var.Hüd hüd,Allah’ı şöyle tarif etmiş.
Yani bazı şeyler küçüldükçe bilinç ve ruhâni boyutu artar diyor Üstad Bediüzzaman.
Yani karıncalar bizden daha bilgili olabilir.Belki biz onların dünyasını bilmiyoruz.Termitlerin dünyasını bilmiyoruz.Biz kan içinde olan,bitenleri bilmiyoruz.Biz böyle materyalist anlayışları kazanmışız.Bu maddi,bu katı,bu cahil,bu bir şey bilmez.Çünkü Tevhid’den yoksun bir anlayış var bizde.

Ve Hz.Süleyman bu şeyi bildikten sonra büyük bir şükür ve hamdediyor;Bana ve anne,babama verdiğin bu nimetten dolayı Sana hamd ederim.Sen,bize amel-i salih yapmayı imkan ver.Ve bizi salih kullarından yap diyor.
Bana şükür imkanını ver diye bir kelime var burada.
Şükür memnuniyet demek.İnsan sonsuzluğu anladığı zaman,Allah’ı bildiği zaman,diyalektik sürecin çatışmasını,hikmetini,hayır ve şerrini,faydasını,cennet ve cehennemin güzelliklerini bildiği zaman Allah’tan,sonsuzluktan memnun olur.Bu sefer memnun olan insan,amel de işler,namazını kılar,ibadetini yapar,gönül işlerini sağlıklı yapar.Anasına,babasına dua eder,sağlıklı bir ortam yaşar.Ve ebedi bir hayatı hak eder.Eğer biz memnun değilsek hayattan,biliniz ki biz şükretmiyoruz.Ve biliniz ki biz iyi Tevhid sahibi,iyi iman sahibi değiliz.Ve Hz.Süleyman o kadar maddi-manevi bütünlük,diyalektik süreci yaşamıştı ki;bir tek kuş sürüsü kaybolur,farkına varıyor.Bütün havyalar sürüsü,hayvanlar,kuşlar,karıncalar,hepsi,filler,develer,hepsi onun önünde kervan gibi gidiyor.Bir Hüd hüd kuşu kaybolmuş diye farkına varıyor,niye onu göremiyorum diyor.Bak,insan demek ki belli bir seviyeden sonra duyguları gelişir.Maddi-manevi ıttılağı artar.Hep bunlar Tevhid’le ve marifet-i ilahiye ile olur.Allah’ı bilmekle olur.Hüd hüd’de âlim bir kuştur.Böyle yerin dibinde gizli su kaynaklarını biliyor,keşfediyor,orayı deşiyor falan.Yani kuşlar içinde en âlim kuş hüd hüd kuşudur derler.Böyle metafizik ilmi vardır.Yeraltında suyun nerede olabileceğini biliyor,deşiyor,orayı çıkartıyor böyle.Yani bak gene kuşu seçerken,karınca çok sanatlı bir yaratık.İlim esastır,bilinç esastır.Hüd hüd’ü seçerken gene,deveyi seçmemiş.Hüd hüdü seçiyor burada.Hüd hüd’de gitmiş,putperest bir millet görmüş Yemen’de.Güneşe tapıyorlarmış.O,ona dokunmuş.
Ya Süleyman demiş,gittim,baktım bir,Yemen’de bir kraliçe var.Güçlü orduları var,güçlü bir milleti var.Ama güneşe tapıyorlar.Halbuki Allah gizlidir diyor.Gizli,gaybı bilendir.Metafizik âlemde hâkimiyet sürüyor.Bunlar fizik âlemine tapıyorlar.Güneş’e tapıyorlar.Bu nasıl bir denge.Sen buraya bir düzen ver.Sen,Âdil-i Mutlak’sın,Süleyman’a diyor.Süleyman demek,âdalet demek.Süleyman,adaleti,dengeyi tam kurdu.Onun için ilim öğrendi Süleyman.Bak,denge ile ilim öğreniliyor.
Onun üzerine Süleyman,
Şimdi şeyi de anlatalım da atlamayalım.
Bak,hüd hüd şöyle söylüyor;
Gökteki ve yerdeki gizlilikleri çıkartan Allah’a secde etmiyorlar da gizli-açık her şeyi bilen Allah’a secde etmiyorlar da güneşe secde ediyorlar diyor.Hem de güneşin Allah olmadığını bildikleri halde.Şimdiki modern saltanatlara,devletlere de işaret vardır.Modern devletler,modern saltanatlar da aynı Belkıs,Belkıs,kadın tipi demek,maddeyi temsil eder.Bugünkü bütün devletler,sistemler Belkıs sistemidir.Materyalist sistem.Güneşe tapıyorlar,somuta tapıyorlar,fiziğe tapıyorlar.Metafizik onlarda yok.Denge yok,Süleymanlık yok.İşte asıl Süleyman’a ihtiyacı var.Yani hem güneşin de Allah’ın bir tecellisi olduğunu bilecek,karıncanın da onun bir tecellisi olduğunu bilecek.Hüd hüd’ünün de onun bir memuru olduğunu bilecek,bütün bu sisteme hâkim olabilecek bir Süleyman’a ihtiyaç var.Süleyman denge,adalet,dengeli olmak dünya devletleri içinde Allah’a göre değil.
Ve bak bir kuş kadar biz maneviyat sahibi değiliz.Kuş ki sembol ilminde en ince duyguları,latifeleri temsil eder.Şimdiki devletlerde maneviyat,letafet,duygular yok.Varsa yoksa madde,varsa yoksa madde.Sabah madde,akşam madde,televizyon madde,telefon madde,gece madde,gündüz madde,değerler hepsi madde.Herkes maddeye göre birbirine değer veriyor.İşte bize bir hüd hüd lâzım bizi uyarsın.Bir Süleyman lâzım,bizi doğru yola getirsin.Yani en az bir hüd hüd kuşundan,metafizik âlemi,meselâ; toprağın altında su olabileceğini hissedebiliyor.Hassas duyguları vardır.Böyle bize hassasiyet lâzım,bir letafet lâzım.Şu katı,materyalist sistemden kurtulmamız lâzım.

Gerçi Belkıs’ın da taptığı boşuna değil.Hiç olmazsa güneşe tapıyor.Onun için İbni Arabi diyor ki;puta tapanlar da netice de Allah’a tapıyorlar.Evet,dardır,sınırlıdır,maddidir,katıdır.Ama neticede her tapma Allah’a varır,sonsuzluğa varır.Yani burada ister Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vessellem)gibi Allah’ı sonsuz Rabbu’l âlemin olarak algılar.İster Hz.Musa(a.s)gibi onu ateş içinde bir şuur,bir bilinç,bir ben olarak,bir dost olarak konuş.İster hüd hüd gibi gizlilikleri bilen metafizik hristiyanlar gibi onu metafizik ruhâni bir güç olarak algılar.İster karınca gibi O’nu saf bir ilim ve şuur gibi.İster Süleyman gibi O’nu bütün zıtların dengesinden ve Besmele.

Şimdi burada bir mektup gönderiyor,Hz.Süleyman(a.s).Mektubunda başında;Bismillâhirrâhmânirrâhim.
Bak,Süleyman dengeli olduğu için Allah’ı tam anlamış.Allah,isimleri ile bilinir.Sonsuzdur çünkü.İsimler sınırlıdır.Ancak isimlerle.Onun için Bismillah demiş.Sonra Allah,ikinci büyük ismi Allah’tır.Yani her şey O’na ibadet ettiği,O’na uyduğu,O’na kulluk ettiği güç.Bütün kâinatta Allah.Yeryüzünde Rahman,insan yüzünde Rahim.
Bismillâhirrahmânirrâhim.
Yani insandan kâinata kadar bütün sistemi kuşatan bir tarif getirmiş Hz.Süleyman(a.s).
Ve isimle bilinir,isimsiz bilinmez.İlk ismi de Allah.Allah’ı en birinci şekilde tapılan şey,tapılan realite,ki çocuklar dahi annesine tapar.O da bir realite.Puta tapan da bir realiteye tapıyor.Çünkü insanın içinde tapacak şekilde yaratılmışlık var.Onun için materyalistler,bu Belkıs’dan da daha geridirler.Hiç olmazsa güneşe tapıyorlardı.Sırf materyalistler var ya şeytandır,hiç bir şey değiller.Gerçi sırf materyalist bulmak zor bir mesele.O da var mı yok mu ayrı bir mesele.Onlar tam yokluğa yakın bir tiptirler onlar.

Hülâsa,diyebiliriz ki;
Allah,hem güneş tarzında algılanabilir,hem hüd hüd tarzında algılanabilir.Hem Rabbu’l âlemin,hem ateşte,hem ilimde,hem ruhta,hem yed’i beyza olarak,hem âsâ olarak her bütün görüntüler,bütün noktalar,bütün isimler O’nun tecellisi,O’nun yansıması ve oralarda O’nu görebiliriz.O’nu gördüğümüz zaman,O’nu elde ettiğimiz zaman öpebiliriz de,arkadaş olabiliriz.Ve işte o zaman ebediyeti hak ederiz.

Ve rudd’u ile’llâhi rabbuhumu’l hak.
Hak koruyucuları olan Allah’a döndürülmüş oluruz o zaman.İşte bütün mesele ölüm anında o hak realiteye varmak,ona yapışmak,yokluğu yenmek,cehennemden kurtulmak,ebedi bir âhireti kazanmak.Bu diyalektik süreç içinde zarar edenlerden olmamak.Şimdi hepimizin zararı var.Biz çatışıyoruz ya hayırla,şer,cennetle,cehennem,iyi ile kötü hep çatışıyor.Çatışma içinde iki tarafın zararı da var kârı da var.Ama kâfirler en büyük zarar içinde onlardır.En büyük zarar onlar.Çünkü onlar tercihini yanlış yapıyorlar.Tercihi yanlış yaptıktan sonra Allah ta onların yaptıklarını onlara güzel gösterir.Ve neticede kâinat sistemini bu şekilde çarpıştırarak devam ettiriyor.

Mektup Belkıs’a gittikten sonra,mektup ta Besmele ile başlıyor.Çok güzel bir mektuptur.İnnehû le kitâbun kerim.Çok güzel bir mektuptur diyor,besmele ile başlıyor.Ve Hz.Süleyman(a.s)şöyle diyor;
Lâ tâğlû âleyye.Bana azgınlık yapmayın.Bak,gelin bana tâbi olun,teslim olun demiyor.
Ve yekûnu müslimin.Dengeli olarak bana gelin.Gerçi Müslim olarak ,buna teslim manâsını veren var ama.Dengeyi sağlayın,öyle bana gelin diyor.Çünkü güneşe tapıyorlardı,güneş katı maddi bir nesneydi.Allah’ın sonsuzluğunu,ebediyetini,ilmini,dengesini,hakkaniyetini tam gösteremediği için ve dengesiz olduğu için Süleyman onları önce dengeye davet ediyor.
Bana Müslüman olarak,dengeli olarak gelin diyor.Belkıs da hemen şeye danışır,meclisine danışır.Yani demokrasi sistemlerinde kral da vardır,meclis vardır.Çağdaş sistemlere bir atıftır bu.Meclis diyor ki sen karar ver,biz yetkili değiliz.O da diyor ki;eğer bu Süleyman kralsa,o her şeyi yıkıp,dökecektir.Namusa tecavüz edecektir.Ama eğer peygamberse böyle Âdilse,hakkâniyet sahibiyse,o hediye,materyalizme,hediyelerimize yenik düşmeyecektir.Bakıyor bir sürü hediye gönderiyor.Tonlarca altın,gümüş,kervan.Hz.Süleyman(a.s)hediyeyi görür görmez reddediyor,diyor ki;Allah’ın bana verdiği bu sonsuz ilim,bu sonsuz ebediyet,bu sonsuz denge ilmi,bu sonsuz imkanlar daha hayırlıdır diyor.Sizin hediyeniz sizin olsun.Ben,sadece sizden denge bekliyorum.Bak,gerçek devlet sahibi eğer maddeye yenilmezse,dengeyi kaybetmezse bütün dünyayı adaletle doldurabilir Hz.Süleyman(a.s)gibi.Ama hediyelere eğer yenik düşseydi;o zaman kral olurdu ve anlaşılırdı,peşinen yenilmiş olurdu.Hz.Süleyman(a.s)orada ona gücünü göstermek istiyor.Ve hediyeye muhtaç olmadığını göstermek için,yanındaki cinlere,insanlara diyor ki;onun büyük bir tahtı var,egemenlik gücü var.O egemenlik gücünü kim bana getirebilir?Bir ifrit diyor ki;Sen diyor,buradan kalkmadan ben onu sana getiririm.Şimdi ifrit neden kalkmadan?Çünkü kalkmak demek,boyut değiştirmek demektir.Cinler boyut değiştirebildiği için Hz.Süleyman(a.s)boyut değiştirmeden onu getirebilir.Kalksa,boyut değişikliği ona zor gelecek.Ama kitaptan,bak kitap sibernetik yazılım.Kitabı bilen bir âlim var orada.Sibernetik yazılımı,elektronik iletişimi bilen birisi var orada.Hayır diyor,sen gözünü açıp,kapamadan ben getirebilirim diyor.İnsan orada da cinlerden üstün olduğu anlaşılıyor.Cinler 4.boyuta çıkabildiği hâlde,metafizik güçleri olduğu hâlde insanın bugünkü sibernetik ilimle,kâinatın mayasıdır sibernetik ilim,bu 0,1 sistemi teknolojisi.Yani bizim telefonlarımız da,televizyon yayınlarıyla elde ettiğimiz imkanları cinler elde etmiş değiller daha.Biz orada da onlardan üstünüz.Bak,kitaptan elinde ilim olan kişi diyor.Sen gözünü açıp kapamadan.
Şimdiki televizyon yayınları gibi,göz açıp,kapamadan Ankara’dan buraya yayın geliyor.

Soru:Bazı yerlerde Hızır olduğu söyleniyor.

B.Sağlam:Önemli değil.
Önemli olan,kelimeler önemli İbrahim bey.Kitaptan elinde bilgi olan.Kitap nedir?
Yazılım demektir.Hani kitap işte yazı,yazılım demek.Bu yazılımı çok önemli tutun.Bak,hiçbir şey beceremeseniz,mesleğiniz ne olursa olsun,bilgisayara hâkim olursanız,yazılım yapabilirseniz çok şeyleri icad edebilirsiniz,Hz.Süleyman(a.s)gibi çok harikalıklara sahip olabilirsiniz.Yazılım çok önemli Hindistan bugün batıyı sıkıştırıyorlar.Yazılımda böyle bir mesafe aldı Hindistan.İşte bak bugünkü kamera,televizyon,telefon hep işte bu 0,1sistemi ile çalışır.Elektronik teknoloji ile çalışıyor.Yani dijital sistem diyelim ona,0,1 sistemi ile çalışıyor.
Hep bu yanında kitap ilmi olan,gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm diyor.Ve insan orada da cinlerden üstün oluyor.Hz.Süleyman(a.s)bu imkanı elde ettikten sonra bu,bakın hemen şımarmadı.
Haza min fadlî Rabbî.Bu Rabbimin bir faziletidir,bir imtihanıdır bana.Beni denemek istiyor.Hz.Süleyman(a.s)peygamberdir.Bu dijital sisteme sahip olmuş o zaman.Bir anda taht onun yanında getirilmiş,gösterilmiş.
Ama Allah beni denemek istiyor.Bakalım şükredecek miyim yoksa nankörlerden mi olacağım.
Bak,şimdiki Süleymanlara bak,şimdiki televizyon teknolojisini ne kadar kötü kullanıyorlar.Ne kadar telefon teknolojisini kötüye kullanıyorlar.Ne kadar bu sibernetik sistemleri kötüye kullanıyorlar.Bilgisayar sistemini kötüye kullanıyorlar.İşte insanlık Süleyman gibi olmadı.Şükretmedi,küfre girdi.Küfür demek,nankörlük demek.Gerçeği anlamadı,yanlış yorumladı.Sandı ki kendisi yapmış.Allah’ın bir vergisi ya.Allah’ın kâinata koyduğu 2x2=4 eder gibi bir sistemdir 0,1 sistemi.00,1 say,00 4 say.Yani öyle bir sistem var.Onluk sistem değil de ikili sisteme göre.Bu tüm yaratılışın formülüdür,bütün dengeler formülüdür.Allah,kâinatı onunla yaratmış.Bize de akıl vermiş,fikir vermiş.Bunu kopyalayın,bu yolda ilerleyin.Siz de kâinatta bir Rab gibi iş görürsünüz,imkan sahibi olursunuz.Ama şükretmek şartıyla.Ve Hz.Süleyman(a.s)’ın bir cümlesi var;
Kim şükrederse kendine şükreder,faydası kendisine.Kim nankörlük yaparsa bilin ki Allah,Allah’ın kimseye,insanlara ihtiyacı yok.Allah hepsini yok edebilir.Önemli değil.
Nankörlük yapsınlar bakalım.

30 kanal televizyon var,24 saat yayın yapıyorlar,24 saniyelik kaliteli bir yayın yok ya.Yani Allah için işe yarayacak,bir fikir verecek,bir huzur verecek,bir kalite verecek bir şey yok ya.Varsa yoksa fuhuş,açık saçıklık,beden pazarlaması,saçma sapan isyankar şarkılar,böyle üzücü haberler,insanı deli edecek olaylar yani Allah bize acısın yani.Yani televizyon benim evimde var,ben karşı değilim,televizyon büyük bir nimettir.Kâinatın en son nimetlerinden biridir ama maalesef insanlık nankörlük yapıyor.Ve Kur’an burada insanlığın nankörlük yapacağına işaret veriyor.Çünkü Hz.Süleyman(a.s)Belkıs’a tahtını getirirken sibernetik teknolojiyle getirdi.Çünkü burada soruyor:Senin tahtın bu mudur?Sanki odur diyor,odur demiyor.Sanki odur diyor.Bak televizyondaki gibi,sanki odur diyor.Ve Hz.Süleyman(a.s),Belkıs’ın maddeci olduğunu,materyalist olduğunu,kesif,katı düşündüğünü bildiği için ona bir hile yapıyor.Camdan böyle bir avlu yapıyor.Camın içinden su geçiriyor.O,camı bilmediği için,cam ilk olarak Hz.Süleyman(a.s)zamanında keşfedildi.İşte o Belkıs camı bilmediği için kalktı bacaklarını çekti,ıslanmasın diye.
Hayır dedi,o cam dedi.O su değil,geçebilirsin dedi.
Bu dersi niye veriyor,neden veriyor biliyor musunuz?
Hz.Süleyman(a.s),bak diyor kâinat şeffaf olmalı.Kâinat şeffaftır,arkasını görür,Allah’ı gösterir.Sen diyor,böyle güneşe,maddeye,saltanata,tahtına yapışmışsın,katı düşünüyorsun.Kesif düşünme diyor.Bu mucizeden sonra Belkıs hatasını anladı,suçunu anladı.Güneşe taptığının suç olduğunu anladı,dengesiz gittiğini anladı.Ve Ya Rabbi dedi,ben Süleyman’a teslim oldum.Rabbu’l âlemin olan,Hz.Muhammed(Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in durumuna geldi onlar da.Ben süleyman’a teslim,ya Rabbi ben kendime zulmetmişim.Şimdiye kadar dengesiz gitmişim.Ben süleyman’la beraber,Rabbu’l âlemin olan Allah’a teslim oldum dedi.Bak,Belkıs ve maneviyât birleşti,madde ve manâ birleşti,Süleyman ve Belkıs birleşti,dünya ve âhiret birleşti,teknolojiyle saltanat birleşti.İşte o zaman Mehdi çağı,İsa çağı,asıl mutluluk çağı gelmiş olur.Biz ne zaman bu bütünlüğü kurursak,kadın,erkek ayırımı yapmasak,kâinatı bir cam gibi şeffaf olarak görürsek,içinde manâ suyu aktığını görürsek,metafizik âlemle,fizik âlemini görebilirsek,bu teknolojik konularda nankörlük yapmazsak birer Süleyman olabiliriz,çağın bütün sorunlarını çözebiliriz.Yoksa hiçbir fayda olmaz.

20 dakikamız var ama dersimiz bitti.Ben bakayım,atladığımız dersler var mı?İsterseniz biraz soru alalım.Çünkü bu Allah’ı bilmek,varlığı tanımak klasik anlayışta çok zor bir mesele.Herkesin bilgisini biraz değiştiriyoruz,biraz yeniliyoruz.Soru alabiliriz.

Melâhat:Kâinattaki o şeffâfiyeti görmekten bahsettiniz ya….

Soru:Şimdi işin espirisi insandaki meyildir.Sen o pusulayı doğru tut.Meyil pusulası,içimizde pusula gibi bir meyil var.Sağa veya sola,yanlışa veya doğruya,cennete veya cehenneme,dünyaya veya âhirete bir pusula var.O pusulayı sen doğru tuttuktan sonra geriye kalan bütün imkanları o verir.Çünkü Hz.Süleyman(a.s)hep bunu anlatıyor.Ya Rabbi!Sen bu imkanları verdin.
Süleyman’ın yaptığı tek şey var,pusulayı doğru tutmuş.Allah’a teslim olmuş,dengeyi esas almış.Pusula doğru olduktan sonra Cenâb-ı Hakk,Süleyman’a kuşları da,teknolojiyi de,cam sanayisini de,o günkü saltanat imkanını,hepsini temin etti.Pusulayı,bak espiri şu;
Pusulayı sağlam tutmak,nimet arttıkça şükretmek.Her an tehlike var.Yani sen önce yanlış yola girmeyeceksin,doğru yolu seçeceksin.Bu doğru yolun seçiminde işte dikkat edeceğimiz kavramların birkaç tanesi buydu.Bu dört kavram var ya;

Hak,Adil,İlim,Din.
Bu dört temel noktada elimizde iyi bir pusula olursa,yanlış yola girmezsek;ondan sonra nimetler arttıkça artar.Şükrümüzü arttırırsak,Allah’ın izniyle hepimiz birer Süleyman olabiliriz.Yoksa yanlış yolda.insanlık meselâ eskiden çok dua etti teknolojiyi bulana kadar Avrupalılar neler,sıkıntılar çekmişler,neler denemeler yapmışlar.Yani çok çok dua etmişler.Duadan sonra Allah bunu vermiş.Ama bu şükrü edilmemiş,şimdi nankörlükte bulunduğu için Allah bir bela verir.Çünkü Allah’ın sistemi nankörlüğü affetmez.Nankörlük bir belâdır.

Soru:Peygamber dua ettiği zaman fiilen yapmış mı oluyor?Meselâ;biz öyle birine bize dua etmesini istesek o anda yazılımı gerçekleştirerek mi dua etmiş oluyor.Yani….

B.Sağlam:Şimdi tetikleme sistemi var.Tetikleme sistemi şudur;Bilgisayar,sibernetik sistemde bu denge sisteminde tetikleme sistemi var.
Süleyman daha çocukken babası Davud Aleyhisselâm tarafından dinî bilgi aldı.Bu bilgi tetikleme oldu.Sonra saltanat eline geçince ikinci bir tetikleme oldu.Gerisi hep zincirleme geldi.Yani benim Siirt’in dağlarından kopup,buralara gelmem bir noktadır,bir aspirin gibidir.Bir sistemi kurtarabilir veya öldürebilir.Kâinatta bütün imkanları bir sebebe veremeyiz.Sonsuz sebepler var.Allah’ın sistemi sonsuz.Her sebep öbür sebebi etkiliyor.Fakat bugün Kuantum fiziğinde ispat edilmiş,kâinattaki bütün elektronlar birbirinden haberdar.Bir elektron hareket ederken ki 2 saniyenin bilmem milim katrilyon bilmem ne kadarından hızlı hareket ediyor.Bütün kâinattaki elektronlarla alışveriş yapıyor,hareket ediyor.o kadar hızlı denge var.Şimdi bu kadar sonsuz bir denge sistemi içinde,sonsuz sebepler içinde Allah’ın Tevhid’i,yani temel noktalarda bağımızı kuvvetli tutacağız.Tevhit’te bölücü olmayacağız,bütüncül,dengeli olacağız,dindar olacağız.Bak dört kelime saydım.Yani dört âyeti yaşasak ve dört kelimeyi yaşasak yeter.Gerisini Allah bize verecek ,O verecek.Yani bu Hak kavramını,din kavramını,adalet ve din kavramını ve ilim kavramını biz biraz böyle az da olsa kabiliyetimiz nispetinde elde etsek,gerisi Allah bizi bir Süleyman yapacaktır.Ama şükredersek or da.Biz bazen yanılıyoruz.Yolda işte bu para benimdir,bu imkan benimdir niye hak yolda harcayayım.Nefsime harcayayım.Nefis isyan ediyor,bu senindir.Sen varsın,Tanrı sensin diyor.Yani içimizde hepimizde gizli firavunluk var yani.İşte firavun müfsitti.Nefsimiz de firavunluk yaptığı zaman sistem bizi dışlar,biz Süleyman olmaktan,değil Süleyman olmak,çöp bile olamıyoruz.Yalnız burada önemli bir kelime vardı.Bu kâfirler daha çok zarar ederler dedi.Yani sistemde yokluk yok.Eğer hepten yok olsalardı,%100 zarar etmişlerdi.Ama daha çok zarar ediyorlar diyor.Bak orada bir kıyas var,bir karşılaştırma var.Zararları büyüktür.

Soru:Nasıl

B.Sağlam:Yani Müslümanlara göre daha çok zarar.Dünyaya göre daha çok zarar.Kendi özgün varlıklarına göre daha çok zarar.Ve derecelidir kâinatta.Her şey nisbidir,görecelidir.

Melahat:Kâinatta her şey birbiriyle alâkalı olduğu için binlerce sebep var bir şeyin meydana gelmesi için.İşte burada ben şunu merak ediyorum.Bu anlamda etkili olan,işte pozitif veya negatif güçler olabilir mi?Burada duanın fonksiyonu ve halk âleminde olan işler onu merak ediyorum
Yani Allah’ın buradaki müdahalesi nedir?

B.Sağlam:Hadise şudur;Bütün varlığı sonsuz bir bilgisayar gibi düşün.O bilgisayar içinde seninde bir bilgi birimin olduğunu düşün.Bilgi biriminin görevi şudur;
Sağlığını bozmamak.Yani yerinde sağlam durmak.Sebat diyoruz biz buna.Sonra gerek bilgileri sağlıklı almak ve dolu bilgi vermek.Sistem senin elinde değil.Sistem Allah’ın elinde.Sen yerinde tevekkülle dur,sebat et,gelen bilgileri şükürle al,şükürle ver,görevini gör Süleyman olursun.Sistemi Süleymanlaştıracak Allah’tır,sen değilsin.Nereye kadar izin verdiyse,oraya kadar çıkarız.Ama görevimiz budur.Bu sonsuz bilgisayar içinde,ki hiçbir tarafı karışıklık değil.İkili sisteme göre,0,1 sistemine göre çalışıyor.Hayır ve şer çalıştırıyor.Denge ve düzen var.Ve varlık üretiliyor.Bu varlığın temel varlığı işte dört kavramdır;Hak,Din,İlim ve adalet.Yani temel argümanlar bunlardır.Bu dört argüman bizim kafamızda varolsun,gelen bilgiler sağlıklı gelsin,bilgi verirken sağlıklı bilgi verelim,kendi görevimizi sağlıklı yapalım Allah bizi bir Süleyman yapabilir.Mesele budur.Ve Türkiye’de bugün eğer sorunlar varsa,bütün sorunlar bu bütüncüllüğün olmayışı,bu teknolojinin yakalanmaması.Hâlen Amerika’dan uçak aldık,işte 250 tane,elektronik aksamı Amerika’dan geliyor,burada yaptırmıyorlar.İşin püf noktası oradan geliyor.Küçük hesap makineleri dahi bugün Tayvan’dan geliyor.Yani bu memleket bugün bu teknolojiyi yakalamaması,dengeyi yakalamaması,Tevhid’i,bütünlüğü yakalamamasıdır en büyük suçumuz.Bunu aşmamız lâzım.Ve bu konuda hemen söyleyeyim en büyük suçlu da dindarlardır.Müslümanlar demiyorum,bütün dindarlar.Hristiyanı da ,yahudisi de ,müslümanı da.Çünkü Müslümanlar,dengeyi çoktan kaybetmişler.

Soru:Hocam biz onlardan daha çok kaybetmişiz galiba.

B.Sağlam:O belli değil,bir şey diyemem.Cenâboı Hakk hepimize istikamet,denge,sırat-ı müstakim nasip etsin.Bizi kendi küçük dünyamızda,herkesin küçük bir dünyası var.Bizi küçük dünyamızda birer Süleyman yapar.Süleyman bütün dünyanın sultanı oldu ama bize bütün dünya düşmeyebilir.Hepimiz bir kâinatız,bir dünyayız.Evimiz,yuvamız bir dünyadır,bahçemiz bir dünyadır,şehrimiz bir dünyadır.Bugün öyle şehirler var ki eski tarih öncesi dünyanın bütün dünyasına bedeldir.Yani bugünkü Adana şehri tarih öncesi dünyanın bütün şehirlerine bedeldi.Teknolojisiyle,gelişmesiyle.Küçük görmeyin,hepiniz kendi dünyanızda şükürle,dengeyle,din ve ibadetle birer Süleyman olabilirsiniz.Yeter ki Allah’ı tanırken reddetmeyelim.Bak materyalist ibadet tarzını dahi Kur’an hoş görmedi.Yani onu dahi birer realite kabul etti.E biz ne yapacağız?Hepsinin toplamını yapacağız.Süleyman’la Belkıs’ı evlendireceğiz,kâinatı şeffaf cam gibi göreceğiz.Ve saltanat içinde Allah’a boyun eğip,şükredeceğiz.Hepimizi Allah’a emanet ediyorum

Hiç yorum yok: