LOKMAN HEKİM HAKKINDAKİ
RİVÂYET VE SÖYLENCELER
1) Câhiliyet döneminde kabul edilen Lokmân’ın babası “ Ad ” dır. Oğlunun adı “ Lakîm ”, kızının ismi “ Sıhr ” dır. Hanımının ise “ Bırakş ” tır.
[ Evet, Lokmân, lokmaların, şifanın, yiyeceklerin şahs-ı mânevisi olunca, babası “ Ad ” olmuş olur. Çünkü Eski Araplarda, medeniyetin, şifanın, gıda ilminin, İrem Bağı’nın kurucusu “ Ad ” kabilesidir. Lokman şahs-ı mânevisi bunların ürünüdür... Oğlunun ismi de “ Lakîm ” ( iyi lokmalarla beslenen kişilik demek ) dir. Kızının ismi ise “ Sıhr ” ( akrabalık bağlarını iyi gözeten ) dır. Hanımının ismi de “ Bırakş ” tır. ( Bu nimetleri iyi yayan manasına gelir. ) ]
2) Lokmân, bitki kökleri ile besleniyordu. Ve iyi yemek ve beslenme konusunda ideal örnek olarak “ Lokmân ” söyleniyordu.
3) O, çok yiyen, beş yüz sene gibi bir ömür yaşayan, şehirler ve barajlar inşa eden bir arketip olarak, anlatılırdı.
4) Başlarında ismi “ Keçi sütü ” ( Kayl ibn-i Anz ) olan kişi ile Lokmân ibn-i Ad, 70 seçkin kişi ile Mekke’ye yağmur duasına çıktılar.
5) Ad kavmi helak olunca onlardan, mümin Ebû Said ile Lokmân ibn-i Ad kaldı.
6) Lokmân, Eyyûb ( A.S.)’ un kız kardeşinin oğludur, diye rivâyet edilmiştir.
[ Yani Eyyûb, maddî hastalığın şahs-ı mânevisini temsil ettiği gibi; Lokmân da, şifa şahs-ı mânevisinin mümessilidir. ]
7) Bir çok rivâyet de, O’nun, Davud ( A.S. ) zamanında yaşadığını söyler. Davud, din ile dünyanın birlikte egemen olduğu dönemi temsil ettiğinden, en iyi beslenme ve en iyi şifa böyle dengeli ve dindarâne dönemlerde olur, demektir.
[ Bu bilgiler, Mecelletü’l-Arabî El-Kuveytiyye, Sayı 237’den özetle alınmıştır. ]
8) Müsteşrikler, Lokmân’ın târihî bir şahsiyet olmadığını, bir efsane şahsiyet olduğunu söylüyorlar. Arap dünyasındaki modern bilimciler de bunu kabul ediyor. ( Târihü’l-Arab )
9) Vehb ibn-i Münebbih: “ Ben, Lokmân’ın bilgilerinden 10 bin mesele öğrendim ” demiştir. ( Kurtûbî, Cilt 14, Sh. 61; Bahru’l-Muhît, Cilt 7, Sh. 186 )
10) O’nun nesebi konusunda ihtilaf olmuştur. İbn-i Kesîr diyor ki: “ O, Lokmân ibn-i Ankà ibn-i Sûdan’dır. ” İbn-i Cerîr ve Kuteybî de: “ O, Lokmân ibn-i Sâran’dır ” demişler. Künyesi ise “ Ebû En’um ” dur.
[ “ Lokmân ibn-i Ankà ” : Yani ebediyete, uzun ömre sebep olan bir şahsiyettir. Ankà bilindiği gibi tasavvufî literatürde, ebedîlik ve mutluluk sembolüdür. Sûdan ise zenciler demektir. Evet, zenciler daha doğal yaşadıkları için daha mutlu ve daha sağlıklıdırlar.
“ Sâran ” ise sürekli değişiklik yapan, sürekli gelişen insanlık demektir ki, Lokmân insanlığın, mutluluğun ömrüdür. Ki künyesi “ Ebû En’um ” dur. Yani “ Nimetlerin Babası. ” ]
11) Vehb ibn-i Münebbih demiş ki: “ Eyyub ( A.S. )’ un kızkardeşinin oğludur... ” Mukàtil demiş ki: “ O Eyyub ( A.S. )’ un halasının oğludur. ” [ Yani hastalıklar ve şifa akrabadırlar. ]
12) Çoğunluğa göre, O, hür bir kişi değil de köle idi. ( Yani hizmetkâr idi. ) [ El-Bidâye ve’n-Nihâye, 2/127 ]
13) İmam Mücâhid demiş ki: “ O’nun dudakları kalın, ayakları geniş idi. ” ( El-Bidâye ve’n-Nihâye, 2/124 )
14) İbn-i Ebî Hatem, Ebû’d-Derda ( R. Anh )’ dan rivâyet etmiş ki: “ Lokmân Hekimin ne ailesi vardı, ne malı vardı. Ne şerefi vardı, ne de hastalığı vardı. Fakat güçlü ve cesur idi. Sessiz biri idi. Uzun düşünce sahibi idi. Derin bakışlı idi. Gündüz asla uyumazdı. Asla tükürmezdi, inlemezdi. İhtiyacını yere yapmazdı. Yıkanmazdı. Hiç bir şeyi anlamsız görmezdi. Gülmezdi. Ve söylediği her sözden mutlaka birileri istifade ederdi. ” ( El-Bidâye ve’n-Nihâye, 2/124 )
( Yani kollektif ve melekî bir şahsiyettir. )
15) Rivâyette var ki: “ O, peygamberlik ile tıp arasında serbest bırakıldı. O ise tıbbı seçti. ” ( Keşşâf, 2/125; Nesefî, 4/130 )
16) İkrime demiş ki: “ O, bir peygamber idi. ” ( Sahih-i Müslim )
[ Yani tıp ve bilim de, velâyet ve âdemiyet gibi ( Hızır ve Âdem gibi ) bir dereceye kadar, peygamberâne görevler görüyorlar. ]
17) İbn-i Arabî demiş ki: “ Lokmân’ın hakikati, nassın ifadesine göre rızık ve gıdadır. ” ( Füsûsu’l-Hikem )
18) Lokmân’ın tıbbî bilgisi yanında terapi ve hikemiyâtı da meşhurdur. Bunlardan en önemlisi: “ Ben, bu bilgileri beni ilgilendirmeyen şeyleri bırakmakla, öğrendim ” demesidir.
19) Mecmâu’l-Emsâl’de şöyle bir atasözü geçiyor. Çok yiyen, çok beslenen kişi için “ Bu, Lokmân gibi yiyicidir ” denilir.
20) Rivâyetlerin çoğunlukla gösterdiği gibi O’nun zenci olması, ve Benî İsrâil’den biri olması, birbirine aykırı değildir. Çünkü, zenci olması, doğal yaşadığına, sağlıklı beslendiğine ve doğal ürünleri kullanmamızın gerekliliğine bir işarettir.
Benî İsrâil’den biri olması da, O’nun “ dindar medenî biri olduğu ve Allah’ın koyduğu hastalık yasalarını yendiğini, yeryüzünün idarecisi olduğunu gösterir. ” [ Bu konuda Benî İsrâil kavramı ile ilgili çalışmalarımıza bakabilirsiniz. ]
31. 08. 2007
Bahaeddin SAĞLAM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder