Lokman Suresi ( Kur’an ve Tıp )
[ Mekke’de ( dinî düzenin olmadığı zaman ) nâzil olmuştur. 34 ayettir. ]
Sadece Tıp Açısından Tefsiri
( Psikiyatrist Dr. Zekeriya, Dr. Ali, Dr. Kâzım için… )
( Ayet 1 )
“ Elif, Lam, Mim ”
Muteber kadim tefsirlerde ve Kur’an’ın Evrenselliği adlı tefsirimde bu kutsal, kesik harfler için dil, belağat ve gaybî sırlar yönünden onlarca mana yazılmıştır. Biz işi onlara havale edip sadece 3–4 özelliğine işaret edeceğiz:
a) Soyut değerlerin ifadesidir.
b) Kültür ve eğitim araçlarıdırlar.
c) İnanç ve kutsal kavramların adıdırlar.
Ayrıca, “ Elif ” Allah, sonsuzluk, başlangıç, varlığın kendisi gibi gerçeklerin sembolüdür. “ Lam ” gaye, içinlik, fayda ve hikmetin baş aktörüdür. “ Lehu ”, “ Lillah ” gibi ifadelerin, manen öznel harfidir. “ Mim ” somut, maddi ve önemli varlık kategorilerinin şifresidir. Sayısal ve şifresel değerleri kısa olarak 71’dir. Açılım olarak 282 eder. İslam ümmetinin maneviyat ehli olan Âl-i Beytçe bu harflerin bu tarihe kadar bilindiğine işarettir.
Ve ayrıca elif, ilim ve bilinci; mim, kudret ve maddeyi; lam, ortada ve hedefte irade ve gelişmeyi gösterir.
( Ayet 2 )
“ İşte bunlar, hikmetli ve hakîm olan kitabın bilgileridirler.”
Ayetin Kelimeleri
“ Tilke ” ( işte bunlar ) ifadesi; kesik, kutsal harflerle işaret edilen o mucizevî şifrelere baktığı gibi sure içinde anlatılacak mucizevî bilgilere ve belgelere de işaret olabilir.
“Ayetler ” belgeler, göstergeler, işaretler, gerçeklikler manasına gelir. Evet, bizim dar âlemimiz ve dil dünyamız, o sonsuz ilim ve gerçeklik deryasını tam aktaramaz. Amma onu ve onun özelliklerini gösterir. İşte bu özellik için mucize, keramet, kazanç, kanun, bilinçli işler manasını ifade etmek üzere bu kelime kullanılmıştır.
“ El-Kitap” kitap Sami dillerinde, ilk olarak kanun ve yasa, özellikle kutsal yasalar manasına gelirdi. Çünkü ilk dönemlerde önemlerinden ve ihtilaf olmaması için sadece yasalar yazılırdı. Ehl-i Kitap kavramı, kutsal yasaya inanan, ona göre yaşayan insanlar manasına gelirdi. Kelimenin başına “ El ” takısının gelmesi, bu yasaların belirgin olduğunu gösterir ve herkesin onları ittifakla bildiğine bakar.
Ayrıca bu manadan daha açık olarak, bu kitap kelimesinden birinci derecede maksat, kâinat kitabıdır. Çünkü:
a) En büyük belge ve mucizeler onda olur.
b) Ve onun yasaları, kutsal ve değişmezdirler.
c) O da kültürel yazılar gibi matematiksel bir yazılım ve bilgi kaynağıdır
“ El-Hakîm ” hikmet kelimesi; bilim, düşünce ( felsefe ), inanç, mantık ve fayda manalarına gelir. Evet, kâinat kitabı, tamamıyla faydalı, yerli yerinde, mantığa ve yararlılık ilkesine uygun bir yazılımdır. Dindarlar, özellikle İlahiyatçılar, bu beş alanda zayıf olduklarından, İslam âlemi gerilemeye başlamıştır. Kur’an’ın ve evrensel yasaların ruhundan kopmuştur. Onun için ben ilahiyatçı olduğum halde dindar bir doktoru ( hekimi ) yüz ilahiyatçıya değişmem, diyorum.
( Ayet 3 )
“ Bu kitap ( kâinat, Kur’an ) diyalektik süreci tam işletip güzel işler yapanlara hem ( soyut ) hidayettir, onları hedeflerine vardırır; hem de ( somut ) rahmettir, ( maddeten ve fizik olarak da ) onları başarıya ulaştırır. ”
3. Ayetin 3 Kelimesi
a) Hidayet, hedefe, istikametli yolun sonuna doğru vardırma demektir. Adak ve kurban manasına gelen “ Hediyy ” kelimesi de bu kökten gelir. Çünkü onlar da insanı amacına ulaştırır. Dolayısıyla hidayet, fiil ve yapı olarak soyuttur. Neticesi somut da olsa…
b) Rahmet, Kur’an’ın genelinde gözüktüğü gibi, varlığın somut yönü ve maddeten de başarı demektir. Evet, Allah sonsuz bilinç ve öznel varlığıyla somutlaşmaya ihtiyacı yok. Fakat diğer benlere ve diğer dosyalara şefkatinden dolayı, o sonsuz öznel varlığını somutlaştırır. Kâinat olur. Yani Allah kelimesi varlığın soyut yönüne, rahmet ise varlığın somut veçhesine bakar. “ İster Allah deyin, ister Rahman deyin. Bütün gerçekler ( güzel isimler ) O’nundur.” ( İsra Suresi;110 )
c) Güzel işler yapanlar; edebiyatı, ruhaniyeti, sonsuz bilinci, birliği, canlılığı seçenlerdir. Hadisin ifadesiyle Allah’ı görür gibi inananlardır. Yani bütün zıtları birleştirerek tevhidin en güzel zirvesine çıkanlardır.
( Ayet 4 )
“ O muhsinler ki, kişisel dengeyi ve somut hayatlarını ayakta tutmak için namaz kılarlar ve sosyal dengeyi kurmak için zekât verirler. Ve ruhî dengelerini korumak için, âhirete bilerek inanırlar.” ( Sonsuz bir varlık bulurlar, ruhlarının dengesini bozan korku ve endişeyi silmiş olurlar. )
( Ayet 5 )
“ Onlar, diyalektik yapı ile onları geliştiren Rablerinden gelen bir rehberlik üzeredirler. Ve asıl kurtuluşa erenler de onlardır.” ( Sonsuz bir bilinci ve varlığı bilip yaşadıkları için ontolojik olarak ancak onlar, yokluktan, dengesizlikten, hastalıktan kurtulabilirler. )
( Ayet 6 )
“ İnsanlardan öyleleri var ki, ( bu sonsuz, kurtarıcı ve gerçekçi realiteyi bırakıp ) bir kısım boş, sadece eğlendirici ve masturbe edici ( sahte olarak tatmin edici ) hayalî sözler satın alıyorlar.
Ki, herhangi bir ilmî veriye dayanmadan, Allah’ın o sonsuz, gerçekçi, ontolojik yolundan insanları saptırsın. Ve o kutsal ve bilinç dolu gerçeklerin sembolü olan Allah’ın düzenini alay konusu edinsin. İşte böyleler için aşağılayıcı bir azap vardır.”
Ayetin Sebeb-i Nüzûlü:
Büyük tefsirlerde kayıtlıdır. Kur’an; Zülkarneyn, Lokman, Hızır gibi sonsuz ve metafizik ve sosyal ve tıbbı temsil eden ruhani, arketip şahsiyetleri anlatınca, Mekke müşriklerinden ileri gelen biri, Kur’an’ın bu gibi gerçeklerine karşı İran’a gidip, İran edebiyatından, bu günkü korku ve komedi filmlerine benzer hikayeler satın aldı. Bunlarla Kur’an’ın o sonsuz gerçekleriyle alay etmeye başladı. Sonra rezil olup gitti.
Ayetin Kelimeleri
“ İnsanlardan…” kelimesi açıkça anlatır ki, ancak sonsuzluk ve sonsuz bilinç içeren değerlerle tatmin olabilen insan gibi bir sorumlu varlığın bu gibi gerçeklere bedel, korku filmleriyle, komik ve gerçekdışı hikâyelerle, pornografik hayallerle kendi öz enerjisini masturbe edip kendini kandırması, büyük bir suç olduğu gibi, birçok hastalıklara da sebep olur. İşte böyle bir yanlışın o insanlardan çıkması çok tuhaftır, diye bu kelime seçilmiştir.
“ Satın alıyorlar ” cümlesi, o gün için o müşrik, İran’a gidip satın aldığı gibi, bugün de insanlar milyon dolarlar verip, boş, sürrealist, hayalî, pornografik filmler satın alıyorlar. Fakat bunlar boş şeyler olup sadece eğlenceye ve mastürbasyona insanı götürürler. Gerçek değiller, sadece insanın enerjisini boşa harcatırlar. Onun için ayette “ Lehve’l–Hadis ” ; eğlendirici, sahte tatmin edici edebiyat ve söz demiştir. Bunlara “ söz ” diyor, çünkü kâinatta bunların reel, somut gerçekleri yoktur.
Bir kısım tefsirlerde, bu son kelimeyi müzik olarak tefsir edenler çıkmıştır. Fakat Bediüzzaman Said Nursi gibi büyük ve takvalı âlimler, buna katılmıyorlar. Çünkü müziğin çoğu, mastürbasyon ve hayalî bir tatmin içermez. Tam tersi insan beyninin toparlamasına ve onun sonsuz ufuklara çıkmasına sebep olur. Bu müfessirlerin yorumunun doğru olması, ancak rock ve metal müzikler için geçerli olabilir ki; onlar, genellikle insanı, isyana, dağılmaya götürürler. Fakat yine “ Hadis ” ( edebiyat ve film ) gibi değiller. Onun için bazı âlimler müziği tesirine göre ( ki kişiye göre değişir ) değerlendirmeye taraftardırlar.
Yani eğer, doğal dünyada, insanın beyninde o edebî şeyin bir karşılığı varsa, o helaldir. Onun için ayet “ İlme, gerçeğe, realiteye uymadan” diyor.
Ve eğer, o edebî şey, insandaki sonsuz ve kutsal değerlere karşı insanı isyana sevk etmiyorsa yine helal olur. İşte bunun için de ayet “ Allah’ın yolunu alay konusu etmek için” ifadesini kullanmıştır. Yanlışın mahiyetini hatırlatmıştır.
Bir doktor dostum demişti ki: “ Alevilerin kutsal aşk içeren türküleri, doğallık içeren halk müziği, tamamıyla yapaylık kokan Sünni ilahilerden ve sanat müziğinden daha gerçekçidirler. ” Evet, kimileri, enerjilerinin gramını dahi israf etmeyip üretime katıp izzetin zirvesine çıkarken; kimileri de, masturbe ve hayalî ve gerçek dışı bir hayat sürdürür. İşte bunların akıbeti ancak aşağılıktır, diye ayet “ Onlar için çokça aşağılayıcı bir azap vardır ” diyor.
( Ayet 7 )
“ İşte böyle bir kişiye ayetlerimiz ve yasalarımız okunduğunda, kibirlenerek ( yani kendi gerçeğini yanlış değerlendirerek ) sanki onları hiç işitmemiş gibi davranır. Sanki kulağında kurşun vardır. İşte böyle bir kişiyi acıklı bir azap ile müjdele!”
Acıklı çünkü:
a) Sonsuzluğu, soyut değerleri ve gerçeği kaybetmiştir.
b) Kendini çok büyük sanmıştır. Sonra başı duvara değince hayal kırıklığına uğramıştır.
c) Sonra, insan davranışlarını, özellikle kültürel ve manevi olanlarını organize eden, onlara sağlıklı bir yapı veren işitme duyusunu kaybetmiştir.
[ İnsan sağır olunca, dil öğrenemez; dolayısıyla kültürü ve kavramları ve manevi değerleri düşünemez. Hayvandan daha düşük bir canlı olarak kalır. Ve bu durum çok acıklıdır. ]
( Ayet 8 )
“ Kâinattaki dualite gereği böylelere mukabil, büyük ve bilgili insanlar inanırlar. ( Gerçeklere dayanarak güven içine girerler ) ve yararlı işler yaparlar. ( Diğer somut duygularını gerçekçi ve yararlı olarak çalıştırırlar. ) Bunlara sonsuz nimet cennetleri vardır.”
[ Cennet ve Cehennem ile ilgili birçok bilgi bizim diğer tefsir çalışmalarında yazıldığından burada tekrar etmek istemiyorum. Fakat Cehennemin yedi kat olması, Cennetin sekiz kat olarak bulunması ile ilgili rivayet galiba sahihtir. Çünkü birincisi 7. ayette, ikinci ve çeşitli nimetleri bulunduran gerçek ise 8. ayette anlatılmıştır. ]
( Ayet 9 )
“ Onlar orada ebedidirler… Allah’ın hak vaadi olarak… ”
[ Yani nimeti nimet yapan, onun daimi olmasıdır. Ve böyle bir müjde, sonsuz güç ve bilinç içeren Allah’ın sisteminin gereğidir. İşte bu iki gerçek müjde için ayette o iki vurgu yapılmıştır. ]
Peki, madem böyle sonsuz bir yapı var, neden hemen gerçekleşmiyor, diye sorulursa… Ayet cevaben diyor ki:
“ Evet, O Azizdir ( Sonsuzdur ve sonsuz izzet yani kudret sahibidir ). Fakat imtihan, gelişme, varlığı zenginleştirme gibi hikmetler için, bu sonsuzluğun şimdi icraata geçmemesi gerekir. Çünkü O Hakîmdir ( Hikmeti böyle istiyor ).”
( Ayet 10 )
Evet, O’nun son ve sonsuz yaratma yasası şudur:
a) Soyut gerçeklikler,
b) Somut gerçeklikler,
c) İkisinin ortası olan canlılık ve hayat… İşte bunları ifade etmek üzere ayet şöyle diyor:
“ Gökleri ( metafizik âlemleri ) görünür bir direk ( dayanak ) olmadan yaratmıştır. ”
“ Yeryüzüne ( fizik dünyaya ), somut direkler ve dağlar yaratmıştır ki sizi sarsmasın.”
“ Ve o yeryüzünde nice canlıları serpmiştir. Yani gökten bir su indirdik, onunla bütün güzel çiftler yeşerttik…” [ İşte mükemmel ve son sistem…]
Demek bir kısım doktorların, varlığı, hayatı, şifayı sadece somut verilere indirmesi; başkalarının sadece manevi değerlere dayatması, doğru değildir. Sırat-ı müstakim, yani sağlıklı ve dengeli bir iş değildir. Ve güzel neticeler vermez.
( Ayet 11 )
“ İşte Allah’ın yaratması bu üçlü yapıya dayanıyor. Gösterin bakalım diğer sebepler ne yaratmıştır? ”
Yaratma, form ve şekil vermedir. Bu da sonsuz bir bilgi ve entegrasyon isteyen bir yazılım, bilinç ve dosyadır. Ve sınırlı hiçbir sebep, böyle güzel bir neticeyi ortaya koyamaz. Koysa da Allah’ın zayıf bir taklidi olur, dengesizliğe sebep olur. Yıkıma götürür. İşte bu gerçeği dile getirmek için ve o diyalektik ve üçayaklı yapıyı bozanları anmak için ayet şöyle diyor:
“ İşte zalimler ( dengesizler, bütünlüğü bölenler, sonsuz bilinci bozmakla tahribat yapanlar ) büyük ve çok açık bir sapıklık içindedir. ”
Evet, içinde oldukları için başlarını kaldırıp gerçeği göremiyorlar.
İşte Allah’ın sonsuz derecede güzel ve faydalı ve sonsuz varlık âlemini; kader, ilim, yazılım ve gücü içeren ve geçmiş ile geleceği içine alacak kadar büyük olan gıda, sağlık ve beslenme gerçeğidir ki, bu hakikat; fizik, biyoloji ve ruhani yazılımı içeren bir bilinç olduğundan, “ Lokman Hekim ” ile anlatılmıştır.
Lokman; lokum, tatlı, doğal ve bilgi içeren yiyecekler demektir. Gıda, beslenme ve sağlık sembolüdür. Fakat maalesef binlerce başka değerimiz gibi, biz bunu da tarihî, —zaman üstü olduğundan— efsanevi bir şahsiyet olarak algılamışız. İşi hurafeleştirmişiz. Kur’an’ın son derece güzel bir hikmet dersini ayaklar altında çiğnemişiz.
Hâlbuki bu gelen 8 ayetten de açıkça anlaşılacağı gibi, bu ders —maddî, ruhani, psikolojik— bir gıda ve şifa dersidir. Dünyada da insanın o cenneti yaşayabileceğini bildiren bir tıp dersidir. Efsanevi ve tarihî bir şahsiyet değildir ki; dinsizler, Kur’an hurafe anlatıyor, deyip o kolektif şahsın tıbbını hafife alsınlar.
( Ayet 12 )
“ Evet, onunla yemin edebilecek kadar gerçek ve güzel bir hakikat olarak Biz ( sonsuz çevre ve bilinç ) Lokman’a ( gıda, sağlık ve şifanın kolektif kişiliğine ) hikmeti ( ilmi, faydalı ve bilinçli davranışı ) verdik. Yani Allah’tan ( sonsuz ve doğal sistemden ) memnun ol, diye… ”
Evet, sonsuzluğu, doğallığı, beslenme bilincini bilen bir insan için en faydalı ilaç, gıda ve terapi, o insanın rahat ve memnun olmasıdır. Sisteme ( Allah’a ) şükürdâr olmasıdır. Şükür Arapça bir kelimedir. Dilimizde tam karşılığı memnuniyettir, razı olmaktır. İşte böyle bir durumda az ilaç, az gıda ve imkânsızlıklar dahi çok gıda, çok ilaç ve nimetler olurlar.
Öyle ki, ben, eğer ilaçların içine tatlandırıcı, zevk verici, memnun edici şeyler konsa; daha iyi şifa elde edilebilir ve bir nevi inanç nimeti olan plasebo sebebiyetinden daha çok istifade edilebilir, diye inanıyorum. Plasebo, Arapçadaki “ Bilâsebep ” ( herhangi fizikî bir neden olmadan ) kelimesini çağrıştırır. Belki Arapçadan Batı dillerine geçmiştir.
“ Evet, kim şükrederse, o ancak küçük nefis dosyası için şükreder. Kim de şükretmezse, bu sonsuz sistemin nimetinin faydalarını görmezse, işte o sistemin özü ve bilinci demek olan Allah’ın hiçbir şeye ( küçük dosyalara ) ihtiyacı yoktur. Ve O son derece Hamid’dir.” Yani bütün kemalât ve güzellikler ve varlık çeşitlerine sahiptir.
Evet, Allah ve Allah’ın sistemi böyle son derece güzel olduğundan Biz ( yani sınırlı bilinç sahibi olan dosyalar, yaratıklar ) ondan istifade edemiyoruz. Onun için O, bu sistemi Lokman Hekim kavramı ile isimlendirip, çerçevelendirip içindeki bereketli ve çok büyük nimetleri listelemiştir. İşte bu listeden 7 büyük maddî ve manevi kurtarıcı ilaçlar:
1. ilaç: ( Ayet 13 )
Bölünmemek, dağılmamak, ruhen ve sosyal ve fikri yönden şizofren olmamak için:
“ Bir vakit ( zaman üstü olarak ) Lokman ( beslenme ve şifa şahs-ı manevisi) oğluna ( insan’a )[1] öğüt vererek dedi ki: Ey sevimli oğlum! Allah’a (soyuta, sonsuza ve kutsala) karşı eş koşma! ( Gerçeği, ruhu, varlığı bölme, şizofren olma! ) Çünkü şirk ( bölücülük, parçalanmışlık ), çok büyük bir zulümdür ( Dengesizlik ve tecavüzdür ). ”
[ Evet, sonsuzluğu, varlığın canlılığını, ebediliğini, güzelliğini, absürt olmadığını bilen; sonsuz saadeti, sağlığı ve aktiviteyi bulur, dünyada da cennet hayatını yaşar. ]
2. İlaç: ( Ayet 14 )
“ İnsan’a ana-babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. ” Yani:
İlk ilaç; ontolojik, ruhî ve fikrî iken, bu ilaç biyolojik, sosyal ve ailevidir. Evet, tecrübeten sâbittir ki, sıla-ı rahim ömrü uzatır, sağlıklı bir yaşam arz eder.
Burada, ontolojik olarak ( biyolojik olarak değil ) babadan maksat dinî ilkeler, anadan maksat da çevresel imkânlar olabilir. Demek insan, din, inanç ve çevre olarak iyi davranırsa, hem mutlu olur, hem sağlıklı olur; belki de ebedî bir hayatı hak eder.
“ Anası, onu zayıflık üzere zayıflık içinde taşıdı. ( İlk evrim yılları da çok az hayat imkânlarını taşıyordu. Yani çevre şartları ilkel ve kıt idi. Sonra baba ( din ) insanlığa sahip çıkınca insanlık toparlandı. )
“ Onun emzirilmeden kesilmesi ise iki sene içinde olmalı. ”
[ Sağlığın maddî ve kişilik yönleriyle beraber iki temel sebebi; Ana sütü ve emzirilme mucizesi… ]
“ Evet, İlahî sistem böyle olduğundan, insan Allah’a karşı olan davranışları gibi, ana-babasına ( özellikle dine ve çevreye ) aynı şekilde davranmalı! Yalnız bir fark ile ana-baba dünyada kalır, Allah ise hem dünyada, hem âhirette olur. ( Onun için Allah’a karşı şükür, emir ile geldi. Ana-babaya ise tavsiye ile geldi. ) ”
“ Evet, son dönüş, son varoluş ( sonsuz olan ) benim bilincimdir. ” ( Siz de, ana-babanız da en son olarak Bana döneceksiniz! )
3. İlaç: ( Ayet 15 ) [ Hoşgörü, barış ve dengeleri korumak ]
“ Eğer, hakkında hiç ilmî bir değer olmayan bir şeyi bana eş koşman için seninle mücadele ederlerse ( seni yabancı sayarlarsa ) sen onlara itaat ederek sistemi bozma! Fakat dünya hayatında onlara iyi davran ve dengeyi bulman için bana yönelene uy! Sonra hepiniz, bana döneceksiniz. Ben yaptıklarınızın içyüzünü size tek tek haber vereceğim. [ Yani ihtilaf, çelişki ve tedirginlik hastalığını içinizden atacağım. ] Bunlar, bu dünyada sadece imtihan hakikati içindir. ”
4. İlaç: ( Ayet 16 )
“ Ey sevimli oğlum, hiçbir şeye üzülme! Hiçbir şey kaybolmuyor. Hardal tanesi tohumu kadar bir ağırlık dahi olsa, kaya içinde ( vücûb âleminde ) veya göklerde ( metafizikte ) veya yerde ( fizik dünyada ) olsa Allah ( sonsuz sistem ) onu getirir. Çünkü bu sonsuz bilinç ve kutsal varlık, hem latiftir ( maddî değildir, engeller ona karşı koyamaz ) hem her şeyi en iyi bilen Habîr’dir. ( Her şeye, her dosyaya sahip olan ana dosyadır. )”
5. İlaç: ( Ayet 17 ) [ Sosyal ve bireysel dengeleri korumak ]
“ Ey oğulcuğum, namazı kıl ( bireysel denge ), güzel ve iyi şeyleri emret, iğrenç ( basit ve yıkıcı ) şeyleri yasakla! ( sosyal denge ) ”
“ Senin başına gelen şeylere karşı da sabret! ” ( Ontolojik ve sonsuz denge )
Hadiste var ki: Sabır, imanın yarısıdır. Geylanî çok büyük musibetler zamanında geldiğinden, sabır, imanın tümüdür, demiştir. Mütercim de Türkçeyi tam bilmediğinden: Sabır, imanın hepsisidir, diye tercüme etmiştir.
6. İlaç: ( Ayet 18 ) [ Yanlış reaksiyonlara girmemek ]
“ İnsanlara karşı, yanaklarını kızdırma! ( nevrotik reaksiyon ) Şımararak yeryüzünde yürüme! ( psikotik yanlış algı reaksiyonu )”
“ Allah ( sonsuz bilinç ve dengeli sistem ) böbürlenerek hayal görenleri sevmez. Onları gerçeklere vardırarak başarılı kılmaz. ”
7. İlaç: ( Ayet 19 ) [ Aşırılıkları dengelemek ]
“ Yürümende ( hayat akışında ) orta yolu tut! Sesini bir miktar indir. Çünkü seslerin ( imajların, mesajların ) en iğrenci eşeklerin sesidir. ”
[ Bu son cümlenin sayısal değeri 1716’dır. Sure numaraları ile 1766 eder ki, o tarihte Fransız İhtilal-i Kebirinden az önce evrimleşmemişlik ve gelişmemişlik gösteren dinsizlerin sesi çok gür çıktı. 19. asırda zirveye vardı. 1957 doğumlu Edip Yüksel ile çok kötü bir mesaja dönüştü. İşte sosyal psikotik bir reaksiyon.]
***
Lokman’ın gerçekliğini ve hekimâne ilaçlarını anlattıktan sonra çağdaş bir lokman olan Hz. Muhammed’in, hayat, düşünce, ruh, inanç ve davranış ve risk yönetimi konularında 1400 yıldır uygulanan 14 ilacını anlamaya çalışalım. Biz 20. asrın insanları olarak bu tavsiyelere uyalım:
( Ayet 20 ) [ 1. Tavsiye ve Terapi ]
“ Ey insanlar, ilmen görmüyor musunuz? Allah ( sonsuz güç ve bilim ) göklerdeki ve yerdeki her şeyi size boyun eğdirmiştir. Üzerinize zâhirî ve bâtınî bütün nimetlerini bolca sermiştir. ”
“ Fakat bu sonsuz ve güzel ve bilinçli nimetlere rağmen insan oldukları halde bazıları, bir ilim ( reel bilgi ), bir rehberlik ( manevi bilgi ) ve aydınlatıcı bir kitap ( maddî - manevi yazılar ) olmadan, Allah ve sonsuzluk ve gerçeklik ve bilinç konusunda mücadele ediyorlar. ”
( Ayet 21 ) [ 2. Tavsiye: Somut verileri esas almamak ]
“ İşte sonsuzluğu, ilmî realiteyi görmeleri için; ‘Allah’ın indirdiği sonsuz bilgi ve bilince uyun!’ denildiğinde ‘ Biz ancak, babalarımızı içinde bulduğumuz somut verilere uyarız’ derler.”
“ Ya Şeytan onları bu dar dünyada bırakıp şiddetli dengesizlik ve kızışık ateşine çağırıyorsa? ”
[ Bu son cümlenin sayısal değeri, 1835 + ayet ve sure numaraları 1887 eder ki Fransız İhtilalini doğurmakla şeytanlara kapı açarak, direnen her iki akıma da bakar.
a) Bir yandan isyancılar ve masonlar, Roma’ya tabi olmak istiyorlardı. Bu şekilde kiliseye karşı geliyorlardı.
b) Öbür taraftan kilise ilme karşı gelip kilise babalarının hurâfevâri geleneğini devam taassubuyla, insanlığı çok kötü bir azaba soktular.]
( Ayet 22 ) [ 3. İlaç: Denge ve İstikamet ]
“ Evet maddi-manevi dengesini kurarak ruhunu, Allah’a, sonsuzluğa entegre edip İlahî irade ile kişisel iradeyi barıştıranlar, gerçek doğru olanlardır. Evet, özünü Allah’a teslim eden, madde–mana dengesini koruyup güzelliklerde bulunan kişi, çok çok sağlam bir kulpa tutunmuştur. Çünkü nihai olarak, her şey dengeden ibarettir. Ve her şey dengeye dayanan bu sonsuz bilince varır.”
4. Terapi ve ilaç: ( Ayet 23 ) [ Sistemin çok denklemli gizli yönlerini imtihan hakikati ile bilmek ]
“ Ey Muhammed, senin bu 23 senelik görevin müddetinde, inkâr edenler çıkarsa, inkârları seni üzmesin. Hepsi bize döneceklerdir. Biz onların yaptıklarının içyüzünü onlara göstereceğiz. Gerçekten Allah yazılım sahibi her şeyi ve her bireyi sonsuz boyutları ile biliyor.”
5. Terapi [ İntikam ve rahatlama terapisi ] 24. Ayetin Meali:
“ Yani imtihan gereği, biz onları çok kısa bir zaman yaşatıyoruz. Sonra onları çok kaba bir azaba dayatacağız.”
[ “ Kaba azap ” manasına gelen son kelimenin sayısal değeri 1940’ tır. Evet, 2. Dünya Savaşı, milliyetçiler için büyük bir azap oldu.]
6. Terapi ve Tavsiye [ Kesin inanç ve bilgi sahibi olmak ] 25. Ayetin Meali:
“ Onlar süphe içindedirler. Ve deisttirler. Onun için eğer, onlara: Kim gökleri ve yeri yarattı? ( Sonsuz bilinç vererek onları düzene koydu? ) diye sorsan, ister istemez, ‘Allah’ diyecekler. Sen vahiy diliyle ( kul ) de ki: ‘Bütün sonsuz kemalâtı bilme, nimetler ve bilinçli işler Allah’ındır.’ ( Allah sizin sandığınız gibi ötelerde, biçimsiz bir nesne ) değildir. ”… Fakat insanların çoğu kusursuzluğu, kemalâtı, sonsuzluğu bilmiyorlar. Allah’a bu sakat şekilde inanıyorlar.”
[ Evet, ruhu bedenden ayrı nesnel ( maddî ) bir şekil olarak görmek, materyalizme teslim olmak, bindiği dalı kesmek olduğu gibi; Allah’ı da esması olan kâinattan koparıp maddî bir nesne olarak görmek, inkâr ile, şirk ile eş değer bir inançsızlık biçimidir. Çoğu dindarın kulakları çınlasın. Çünkü bu şekilde inanıyorlar. Dinsizleri haklı çıkarıyorlar. Bu konuda büyük mütefekkir İkbal’in kitaplarına bakılabilir. ]
7. Terapi ve Tavsiye: 26. Ayet [ Diyalektik sistemi işlemek, kemalâtın ve manevi zenginliğin zirvesine çıkmak ]
“ Göklerin ( metafizik gerçekliğin ) ve yerin ( fizik dünyanın ) içinde olan her şey sadece Allah’ındır. Sonsuza entegredir. Şirk ve bölünme yoktur. Evet, gerçekten bütün sisteme sahip olan Allah, sonsuz zenginlik sahibidir. Ve bütün hamdler ( kemalât ) O’nundur.”
( Yani sınırlı şeylerde, gerçek zenginlik ve kemalât olamaz. )
8. Terapi ve tavsiye [ İlahî sonsuz bilinç demek olan vahyi tanımak, bilmek, onun içinde vaftiz olmaktır ] 27. Ayetin Meali:
“ Evet, yerdeki bütün ağaçlar kalem olsa, deniz ile beraber yedi deniz daha destek olsa ( vahyin yasalarını ve bilgilerini yazsalar ) Allah’ın kelimeleri ( sonsuz ve bilinçli bilgileri ) bitmez. Evet, Allah sonsuz izzet ( ilim ve güç ) sahibidir. Fakat aynı zamanda Hakîm’dir. ( Hikmeti bazı şeylerin sınırlandırılmasını ister. ) ”
9. Terapi ve Tavsiye [ Ebedî bir mutluluğa ve bilince ve varlık hakikatine ( Cennete ) inanmak ] 28. Ayet Meali:
“ Evet, ey bütün insanlar, sizin 9 milyon yıl içinde gelişerek yaratılmanız ve ana karnında 9 ayda diğer yaratılmanız ve haşirde 9 gün içinde yaratılmanız ve evrensel dirilmeniz, tek bir nefis ( bir hücre DNA’sı ) kadar kolaydır. Çünkü Allah ve onun temsil ettiği sonsuz yazılım ve bilinç her şeyi net olarak işitiyor ve görüyor.”
[ İşitme manevi algılama, görme de maddi algılamadan kinaye olduğundan, ayette birçok esma içinden bu ikisi seçilmiştir. Ve manevi algının önceliğine işaret için, önce “ işitme ” sıfatı kullanılmıştır. ]
10. Terapi [ Son zirve olan özel rahmet, özel inayet, özel bilinç cennetine yükselmekle gerçekleşen terapi ve mutluluğun sağlanması ] 29. Ayet Meali:
“ İlmen bilmedin mi? Allah geceyi gündüze sokuyor. Gündüzü geceye… Yani ay ve güneşi size musahhar etmiştir. ”
[ Yakın zamana kadar, canlılığın özel İlahî müdahale ile olduğu bilinmiyordu. Yani ayın büyüklüğü, dünyaya yakınlığı sayesinde gerçekleşen gece ve gündüz gerçekleri gibi, bir milyar şart gerekiyor ki, dünyada bizim bildiğimiz canlılık olsun! İşte sonsuz derecede bilgi ve müdahale ve hesap isteyen sistemin mucizeliğini ayet, iki sebep, iki de sonuç olmak üzere sistemi çok güzel bir şekilde özetliyor. Güneş ve ay sebep, gece ve gündüzün doğuşları ve mevsimleri oluşturmaları sonuç…
Evet, bu sistemi, kısadan ve bilimsel olarak böyle bir şekilde anlatmak, ayın ve güneşin büyüklüklerini, dünya ile olan binler ilişkilerini belki bütün kozmosu bilmeyi gerektirir ki, o gün içinde, bir bedevi için bunları bilmek binler yönden muhal bir şeydir. Ben şahsen ancak 80’li yıllardan sonra anlaşılan 20’ye yakın belgesel izledikten sonra bu meselelerin bir kısmını öğrendim. Ve öğrendim ki, belli bir süre sonra ay, dünyayı bırakıp sonsuz uzay içinde kaybolacaktır. Ve güneş de belli bir süre sonra sönecek, bir kara delik olarak dünyayı yutacak.]
“ Evet, her birisi belirlenmiş bir süreye kadar akıp dönüyorlar. ( Siz bu geniş daireyi görmeseniz de ) kendi yaptıklarınızın, İlahî sonsuz bir bilgi ve bilinç olduğunu görürsünüz.”
( 30. Ayet ) [ Sonsuzluk nimeti ve o nimet ile kurtuluş terapisi ] : 11. Terapi ve Tavsiye
“ Evet, bu böyledir. Çünkü Allah sonsuz olduğundan tek gerçek O’dur. Ve onun dışındaki şeylere sonsuzluk ( ve tanrılık ) vermek, batıldır. Çünkü sadece Allah, hem manen sonsuzdur. ( El-Aliyy ). Hem maddeten sonsuzdur. ( El-Kebir ).
12. Terapi [ İnayet ve özel ilgi ] : ( 31. Ayet )
“ Evet, sadece O sonsuzdur. Çünkü en ufak bir şeye hükmetmek, bütün sisteme sahip olmayı gerektiriyor. İşte sıradan bir geminin denizde yürümesi ancak Allah’ın nimeti ile olur. Çünkü her an, binler engel çıkabilir. Allah size bu şekilde nimetlerini veriyor ki, onun sonsuzluğunun delillerini göresiniz. Sistemden memnun olanlar ( şükredenler ) ve sistemin güzel sonuçlarının çıkmasını bekleyenler ( çokça sabredenler ) için bunda önemli belgeler vardır. ”
( 32. Ayet ) 13. Terapi [ İnsanın bilinçaltındaki çürüklükleri temizleme terapisi ]
“ Denizde bulutlar büyüklüğünde bir dalga onları örtüverince, dini ( yasayı, duayı, inancı ) Allah’a halis kılarak ona yalvarırlar. İşte Allah, onları karaya çıkartınca, bir kısmı ders alır, orta yola gelir. Bir kısmı da nankörlük edip küfre ve şirke geri döner. Fakat ayetlerimiz o kadar çok açıktır ki, çok büyük ölçüde nankör gaddarlardan başkası, bile bile onları inkâr etmez.”
( 33. Ayet ) 14. Ders [ En büyük suç olan insanın kendi kendisini kandırması ( mastürbasyon ) suçu ve terapisi ]
“ Ey bütün insanlık! Sizi zıtlarla terbiye edip kemalâtın zirvesine çıkarmak isteyen Rabbinizden sakının ( onun diyalektik süreç içinde rahmeti bol olduğu gibi, azabı da çok çetindir )… Ve öyle bir güne karşı saygılı olun ki; baba–evlat dahi hiç kimsenin kimseye bir faydası olmaz. Allah’ın ebediyet ve sonsuzluk vaadi ve sözü gerçektir. Geçici dünya hayatı, sizi kandırıp, aldatmasın. Ve şeytan ( çok aldatıcı güç ve gurur ) Allah, ebediyeti vermeyecek diye sizi kandırmasın. ( Yani sonsuzu sınırlı ile kıyas ettirmesin. )
( Ayet 34 ) [ İşte bu imtihanı kazanmanız için risk yönetimini, imtihan gerçeğini iyi bilmeniz gerek ]
“ Evet, Allah sonsuzdur. İşte bunun için ve gelişmeniz için;
Kıyamet hak olmakla beraber, onun ne zaman olacağını kendine has kılmıştır.
Rızık ve yağmuru ne zaman indireceğini de sadece o bilir.
“ Ve rahimlerin içindeki varlığın asıl karakterini ve kalitesini de sadece o bilir. ” [2]
Ve kişi yarın ne yapacağını kesin bilmez. ( Sonsuz umut ve sabır gerek. )
“ Ve hiç kimse nerede öleceğini de bilmez.” ( Ömrün değerler ve imtihan ve sabır ile sonsuzlaştırılması…)
Allah sonsuz bilgiye sahiptir. Ve bu sonsuz bilgiyi alırken de onun farkındadır.”
[ Demek insanoğlu çok bilgi ile risk yönetimini daha iyi becerir. Ve aza indirir. Başarı nimetini kazanır, belirsizlik ve tedirginlik tehlikelerinden ve ajitasyonlarından kurtulur. Âdem ve Adam olur, çınar olur. Rüzgârların esintileri ile sallanmaz. Sallansa da yıkılmaz. İşte gerçek tatmin ve gerçek şifa! ]
Son Bir Not
Ölüm sadece maddî bedenin yer tarafından yenilmesi olduğundan, zaman ve süreç ve mana demek olan ruhun ölümü asla söz konusu olmadığından ayet, “ Hiç bir nefis nerede öleceğini bilmez ” demiştir. Hâlbuki aslı gaybi olan hakikat, kişinin nerede öleceği değil de ne zaman öleceğidir.
Sure son 9 kelimesiyle çok büyük ontolojik bir tahlili bize çağrışım yöntemiyle hatırlatıyor.
Şöyle ki; “ Hiç bir nefis bilmez. ” Yani nefis somut olduğundan gerçek manada soyut olan bilgiyi elde edemez. ( O adeta kördür. B. Said Nursî )
“ Herhangi bir toprak ” yani maddi katı toprak çok önemli değildir. Az çok bütün topraklar aynıdır. Fakat bütün ruhlar ve yazılımlar aynı değildir.
“ Ölmek ” yani ölüm, sadece bedenin değişmesidir.
“ İnnallâhe ” ancak asıl gerçek, sonsuz ilim ve bilinç ve mana demek olan Allah’tır.
“ O, sonsuz ilimdir ve sonsuz derecede şuur ve farkındalıktır. O sonsuz derecede Habîr’dir. ”
İlim ve Haber arasındaki fark şudur: İlim daha çok soyuttur ve belli bir sürede manevi olarak gelişen yazılım ve kaderdir. Haber ise o soyut bilgilerin tecrübe, somutlaşma ve ustalık ile somutlaşması ve kitap ve kudret olmasıdır. Onun için Araplar ustalığa, maharete, beceriye “ Hıbra ” diyorlar.
Evet, soyut ve kader yazılımları şeklinde oluşan bilgi, insanın 72 biyolojik yaşı ile, 720 yaşları yaşayan çağlar şekliyle, bir yeni kıyamet ve dönem ömrü olan 72 bin sene şekliyle somutlaşır. Kehf suresinde geçen ve dünya hayatını temsil eden “ Zinet ( süs ) ” kelimesinin sayısal değeri de 72’dir.
Evet, maddî–bedenî hayat asıl değildir. Bir mana ve süstür. Asıl varlık ve asıl yazılım ve ebedî olan, ruh ve kader ve ilimdir.
İlim, İmâm-ı Mübîn’dir. Haber, Kitâb-ı Mübîn’dir. İlim bilmektir. Haber ise yapabilmektir. Haberler de; yapılabilenler, somutlaşan kader dosyaları, demektir.
16. 08. 2007
Bahaeddin SAĞLAM
[1] İnsan maddeten gıda ve şifa oğlu olduğu gibi, ruhen de kollektif ve kültürel kişiliklerden oluşur.
[2] Eskiler bunu erkek mi kız mı, diye tefsir etmişler. Fakat ayette böyle bir açıklama yok. Sadece çocuğun nimetiyet yönü vurgulanıyor ki, kız da erkek de bu konuda eşittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder